- Bir ülkenin ekonomisini çökertirseniz iktidarları istediğiniz gibi belirlersiniz.
- Yiyecek-içecek kaynaklarını tüketirseniz ülkeyi kayıtsız şartsız egemenliğiniz altına alırsınız.
İşte 1946 sonrası emperyalizme kapıları bilmeden (?) aralayanlar ve 1950 sonrası kapıları ardına kadar açan emperyalizmin yerli işbirlikçi uşakları nasıl yiyecek içecek kaynaklarımızı tüketti birlikte bakalım.
Yarım asırdır uğraş verdiğimiz “Deprem sadece ovalarda ve on binde bir oranından da düşük olarakmeyvecilik için çok uygun olan yerkayması sahalarında zarar verir. Kısaca deprem kıyımının %100’ü sadece tarım alanlarında olur.” Lütfen anımsayınız… 1999 Kocaeli depremi deprem merkez üssü bitişiğindeki yapılara dokunmazken yüzlerce km uzaktaki Tekirdağ ovaları ve çevredeki Bursa, Adapazarı, Düzce, Bolu, Eskişehir, Ankara Hatip (Sincan) ovası, Avcılar (eski adı: Göltarla olup Ambarlı, Kamışlı, Sazlı, Gürsu vb. tarım alanlarından oluşmaktadır.), Beylikdüzü, Çatalca ve vb. tarım alanlarında yıkmıştır. Bu gerçeği kavramak için insan olmak yeterlidir (Şek. 1-2). Kayada yıktığına ülkemizden ve dünyadan da örnek bulamazsınız (Şek. 3). Oysa kayanın sağlıklı yaşam için ve yapıların faydalı ömrü açısından önemi anlatmakla bitmez. Ovalar güneş ve ayın konumuna göre günde 4 kez 30-60 mm yükselir-alçalır. Kayada bu değer sıfırdır. Bu nedenledir ki; 1950 sonrası başlayıp günümüze kadar yolları ovaların ortasından geçirmeleri sonucu her yağışlı dönem sonrası bu yolların, öncellikle üstyapısı bozulur. Daha sonra da alt yapısı kullanılamaz duruma gelir. Kayadaki yollar ise asırlardır sorunsuzdur.
1950 sonrası emperyalizm bizim gibi masum uluslara karayolunu dayatmıştır. Bu yolları da kayadan ovaya indirmiştir. Lütfen Şek. 4’ü iyice anlayın ve çevrenize de anlatın. Ulusumuzu bilim ve sanat düşmanı emperyalizm ve yerli işbirlikçilerin zulmünden kurtarmak “kılavuzu sadece bilim ve sanat olan” siz toplumcu aydınlara düşer.



Ege ve Karadeniz tütünleri DÜNYADA ilk sıraya oturup “Şark ve Türk” tipi kalite tütünler olarak adlandırılır. 1510’da Ferdinand Macellan tarafından anavatanı olan Amerika’dan Avrupa’ya getirilmiştir. 100 yıl sonrada Anadolu’da en kalitelisi yetiştiği fark edilir. Ancak keyif verici özelliği nedeniyle şeyhülislam tarafından yasaklanmıştır. Piyasa fiyatının 2 katı verilince Şeyh-ül İslam Muhammed Bahai Efendi 1646’da“Tütün haram değildir” fetvasını verdi ve ekimi teşvik edildi.
Yazıklar olsun 1950 sonrası gerici-yobaz, işbirlikçi ve bilim sanat düşmanı yönetimlere…!



Dünya çekirdeksiz kuru üzüm dışsatımının (ihracatının) %36’dan fazlasını Ege ovaları, özellikle de Gediz Ovası (Şek. 6) vermektedir. Ancak, dünyada bu nitelikte bir üzüm yoktur. Dış ülkeler bu asmalardan çelikler ve fidanlar aldılar. Aynı niteliği elde edemediler. Çünkü alttan ısıtan ve besleyen fayları götüremediler (bkz., Şek. 5). Ayrıca, on binlerce dere ve tepeden koparılıp getirilen denetimli milleme taşkını ile binlerce mineral ve organik sağlayan akaçlama sistemini tesis edemediler ve edemezler de. Doğa ananın sağladığı bu ayrıcalığı değerlendiremeyenlere…!



1950’den beri yollar kayadan ovalara indirildi ve ovalarda yapımı sürdürüldü. Karayolu “kapıdan kapıya ulaşım sistemi” olduğu için yerleşimler de ovaya indi. Deprem (Şek. 7) ve denetimsiz taşkınlar da sadece ovada yıkar. Emperyalizm için çifte kavrulmuş kazanç. Emperyaller vampirdir. Masum halklarının kanını emip artı değerlerini alır götürür. Ancak, bilim ve sanat düşmanı yerli işbirlikçiler ise sadece vatana ihanet değil insanlığın düşmanıdırlar. Kızacak birleri varsa o da ikinci kümede yer alanlar ile bilip te susanlardır.

Son fakat en önemlilerinden birisi de (a) dünya kuru incir dışsatımının yarıdan fazlasını ve (b)sofralık incir dışsatımının %33’ünden fazlasını Türkiye karşılamaktadır. Bu ovaların ortasından karayolları, otoyollar ve demir yolları geçirip ulusal servet bu ovaları yerleşime açanlara insan diyebilenler bu bilgilendirmeyi bir kez okusalar iyi olur. Bu bağlamda büyük düşünür ve şair Nazım Hikmet’in şiirini bir kez daha okuyabilirsiniz.
Onlar ümidin düşmanıdır
Onlar ümidin düşmanıdır, sevgilim,
akar suyun
meyve çağında ağacın,
serip gelişen hayatın düşmanı.
Çünkü ölüm vurdu damgasını alınlarına:
Çürüyen diş, dökülen et,
bir daha geri dönmemek üzere yıkılıp gidecekler,
Ve elbette ki, sevgilim, elbet,
dolaşacaktır elini kolunu sallaya sallaya,
dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle,
işçi tulumuyla,
bu güzelim memlekette hürriyet.
Bursa’da havlucu Recep’e,
Karabük fabrikasında tesviyeci Hasan’a düşman,
fakir köylü Hatçe kadına,
ırgat Süleyman’a düşman,
sana düşman, bana düşman,
düşünen insana düşman,
vatan ki bu insanların evidir,
sevgilim, onlar vatana düşman…