KAMUCULUK YÜKSELİYOR

  • 1980’lerde ideolojik saplantıyla yürütülen kamuculuk karşıtı politika ve uygulamalar başarısız oldu. Kamuculuk dünyada ve Türkiye’de yükseliyor.
  • 58 ülkede 2.400 kent çeşitli hizmetleri kamulaştırılarak belediyeleştirdi.
  • Özelleştirmecliğin liderliğini yapmakla övünen, neoliberalizmin merkezi İngiltere’de Galler ve İskoçya demiryolları, Manchester şehir içi otobüs işletmesi kamulaştırıldı.
  • İspanya’da sağlık, enerji, eğitim alanındaki 105, Almanya’da 255, Fransa’da 150, Amerika’da 81 birim kamulaştırılarak belediyeleştirildi
  • Türkiye’de 1980’lerde Özal döneminde özelleştirilenlerden Et ve Balık Kurumu, Et Süt Kurumu olarak yeniden hizmete sokuldu. Eski tanzim satışlarının benzeri Tarım Satış Kooperatifi adıyla 1000 market açıldı.
  • Günümüzde IMF ve OECD bile kamuculuğu savunuyor.
  • Türkiye’de kamu kuruluşlarının tasfiye edilirken ‘Son sosyalist devleti yıktık’ demekten ‘’Kamu İktisadi Teşebbüslerini gerekiyorsa yeniden yapılandıracağız’a gelindi.
  • “Neoliberaller, devletin uzak tutulması gereken her şeye burnunu sokan bir yapı olduğunu savundular. Bu günlerde, kamuoyu yoklamalarının gösterdiği gibi, vatandaşların çoğunluğu neredeyse tam tersini düşünüyor.” (Paolo Gerbaudo)
  • “1980’den sonra serbest piyasa ağır bastığı gibi 2020’den sonra da merkezi planlamanın, kamunun daha etkin olduğu bir sürece girildi. Yeni bir toplumsal sözleşme oluşacak. (Ege Cansen)

KÜRESELLEŞME ÇÖKÜYOR, KAMUCULUK YÜKSELİYOR

Olağanüstü dönemlerde birikerek gelen sorunlar daha da büyür. Olağanüstü dönemlerin olağanüstü sorunları olağanüstü çözümleri gündeme getiriyor.

Son dönemde dünyada yaşanan olaylar ile ilgili bir yazıya Karl Marx’ın Komünist Manifestosu’nun girişindeki “Avrupa’da komünizm hayaleti dolaşıyor”dan yola çıkarak “Dünyada dolaşan bir hayalet: Kamulaştırma” başlığı konmuştu.

Kamuculuk hayalet değil, günümüzün gerçeği, içine girilen, pandemi ile daha da hızlanan yeni dünya düzeni sürecinin bir olgusudur ve dünya genelinde yükseliyor.

Bir şer bir hayra vesile oldu

Yüzyılın sorunu olarak tanımlanan Covid 19 Koronavirüsünün nedeni olan pandemi (Küresel salgın) dünyanın her yerinden din, dil, ırk ulus, ülke demeden milyonlarca insanın yaşamını yitirmesi başta olmak üzere tarihte ilk olan birçok soruna neden oldu.

Pandemi bu arada, bir süreden beri tartışılan kamunun ve kamuculuğun önemini gösterdi. Kamuculuk eski deyimle “Kuvvadan fiile” teoriden uygulamaya geçiyor. Bu, niyet değil, olgulara dayalı, gerçek, yararlı ve bir gerekliliktir.

Neoliberal tahribata çözüm

İdeolojik nedenlerle karşı olan iktidarlar bile devasa sorunların ancak ve yalnız kamuculuk ile çözülebileceğini gördü ve uygulamaya koydu.

Zira kamuculuk günümüzün bir tercih olmaktan öte yaşamın gerçeğidir. Onun için de dünyada kamuculuk yükseliyor.

Kamuculuğun yükselişi içine girilen yeni dünya düzeni sürecinin gereği ve buna uygun bir gelişmedir.

Yükselen kamuculuk dünyanın birçok ülkesinde neoliberal tahribata karşı bir çözüm olarak gündemdedir.

Öyleki kamuculuğa karşı özelleştirmecliğin liderliğini yapmakla övünen, neoliberalizmin merkezi İngiltere’de önce Galler, daha sonra da İskoçya demiryolları işletmelerinin yeniden kamulaştırılması kararı alındı. Bunu Manchester’daki özelleştirilen şehir içi otobüs işletmesinin kamulaştırılacağı kararı izledi.

Özelleştirilenler kamulaştırılıyor

Hollanda merkezli bir araştırma ve düşünce kuruluşu olan Transnational Institute’un araştırmasına göre 2000–2019 yılları arasında 58 farklı ülkede 2.400 kent çeşitli hizmetleri yeniden kamulaştırılarak belediyeleştirdi.

İspanya’da bu dönemde sağlık, enerji, eğitim gibi çeşitli sektörlerde 105 yeniden belediyeleştirme gerçekleştirilmiş. Bu sayı Almanya’da 255, Amerika Birleşik Devletleri’nde 81, Fransa’da ise 150’nin üzerinde.

Su altyapısının yeniden kamulaştırılarak belediyeleştirilmesi ile ilgili olarak aynı kurumun yayınladığı ‘suyun yeniden belediyeleştirilmesi’ araştırması bu alandaki kamulaştırma hareketinin tüm dünyaya yayıldığının bir örneğidir. Araştırmaya göre Avustralya dışında tüm kıtalarda su yeniden kamulaştırılıyor.

Kamu karşıtlığı tutmadı

Kamulaştırma ve devletleştirmeler1970’lerin ortasında dünyada zirveye ulaştı. 1974 yılında Birleşmiş Milletler Devletlerin Ekonomik Hakları ve Görevleri Sözleşmesi ile devletlerin kendi topraklarında faaliyet yürüten yabancı yatırımları düzenleme, denetleme yetkileri kapsamında millîleştirme ve kamulaştırma hakları tanındı.

1980’lerde tersine çevrilen bu süreç, ideologları ve siyasal gücü elinde bulunduranların bütün çabasına rağmen tutmadı, kamuculuk karşıtı politika ve uygulamalar başarısız olduğu için kamuculuk yeniden yükseliyor.

Türkiye’de kamuculuk

Dünya genelinde yükselen eğilim (Trend) Türkiye’de de yaşanıyor.

Kamuculuk 1945-60 arasında altın çağını yaşadı. 1960’ta kalkınma plancılığının benimsenmesi güçlü bir kamucu anlayışın geliştirilmesini sağladı.

1960’larda dünya genelinde olduğu gibi Türkiye’de de maden, petrol, toprak reformu başlıkları altında devletleştirme ve kamulaştırma ile ilgili bir dizi düzenleme yapıldı, TBMM’de kamuculuk ile ilgili çok sayıda yasa çıkarıldı.

Ama bu alandaki düzenlemeler, özelleştirme rüzgarının estiği 1980’lerde bu ideolojinin Türkiye’deki temsilcisi Turgut Özal döneminde peş peşe değiştirildi, bu yasa ve düzenlemelerle oluşturulan yapılar dağıtıldı birimler özelleştirildi.

Süreç tersine dönüyor

Dönemin Başbakanı Tansu Çiller, Kitlerin Özelleştirilmesi Yasanının onaylanması üzerine 25 Kasım 1994’te Meclis’te yaptığı konuşmada, “Son sosyalist devleti yıktıklarını” ilan etmişti. Çiller, özelleştirme sayesinde, “Eğitimin önünü açtıklarını ve daha iyi sağlık hizmeti vereceklerini” söylüyordu.

Ama şimdi o süreç tersine dönüyor.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 3 Mart 2021’de ”Kamu İktisadi Teşebbüslerini gerekiyorsa yeniden yapılandıracağız” dedi.

Eski adıyla Et Balık Kurumu yeni adıyla Et Süt Kurumu güçlendirilerek yeniden hizmete sokuldu. Eski tanzim satışlara benzer satışların yapılması için Tarım Satış Kooperatifi adıyla 1000 market açıldı.

Tercihten öte yaşamın gerçeği

Bunlar Almanya, İngiltere ve diğer ülkelerdeki iktidarlar gibi Türkiye’de de AKP’nin tercih ettiği yöntemler değil, içine girilen yeni dünya düzeni sürecinin kaçınılmaz sonucudur. Bu süreçte kamuculuk yükselişi iktidarların tercihinden öte yaşamın gerçeğidir.

Avrupa Siyasi Araştırma Konsorsiyumu web sitesinde Paolo Gerbaudo’nun “Büyük geri Dönüş” kitabının tanıtımından şu cümle aktarılıyor:

“Neoliberaller, devletin uzak tutulması gereken her şeye burnunu sokan bir yapı olduğunu savundular. Bu günlerde, kamuoyu yoklamalarının gösterdiği gibi, vatandaşların çoğunluğu neredeyse tam tersini düşünüyor.”

Planlama ve kamunun etkin olduğu süreç

Ekonomist Ege Cansen, BloombergHT’de katıldığı bir programda yaptığı değerlendirmeler üzerine kendisi ile görüşen Recep Erçin’e “1980’den sonra serbest piyasa ağır bastığı gibi 2020’den sonra da merkezi planlamanın, kamunun daha etkin olduğu bir süreç acaba yaşanır mı?”dedikten sonra şunları söylüyor:

“Yeni bir toplumsal sözleşme oluşacak. 1980’lerdeki sosyalist eğilimlerden kapitalist eğilimlere geçişin tersi olacak.” (23 Mart 2020 Aydınlık)

Kamuculuk seçeneği

Konuyla ilgili olarak Mahfi Eğilmez de şunları söylüyor:

“1980’lerde ortaya atılan Washington Uzlaşısı altında dünyaya yayılan neo-liberal politikalara tanık olduk. Küreselleşmenin temelini oluşturan bu politikalar, sosyalizmin çöküşünü de fırsat bilerek, seçeneksiz kalmış bir dünyada, etik değerleri bir yana bırakarak yalnızca sermaye hareketlerinin serbestliği üzerine inşa edilmiş bir finansal dünya yaratarak zengini daha zengin kılmaya yöneldi. Bu politikalar gelir dağılımını düzeltmeye, eğitimde fırsat eşitliğini sağlamaya, çevreyi korumaya yönelmek yerine tam tersine daha fazla büyümek uğruna bütün değerleri ve çevreyi alt üst etmeye öncülük etti. Benzer yöntemleri farklı araçlarla kullanan Çin öne çıkmaya başlayınca bu kez ABD onu durdurabilmek için o güne kadar şampiyonluğunu yaptığı serbest ticareti bir kenara atarak ticaret savaşlarına yöneldi.( Kendime Yazılar 17 Haziran 2022)

Bu açıdan dünyadaki gelişmeler bakalım.

Aralarında kamusalcılığa karşıtlığı ile bilinen liberalizmin kalesi olarak anılan İngiltere dahil Avrupa’nın birçok ülkesinde hem geniş halk kesimini ilgilendiren alan ve konularda, hem de işletmeler ve ülke ekonomisi için kamu yönetimi devreye giriyor.

AB’de kamuculuk

Kamuculuk konusunda Avrupa Birliği (AB) kurumsal olarak devreye girdi.AB Komisyonu’nun 17.6.2020’de yayınladığı “Beyaz Belge” adlı çalışmasında AB’nin rekabet ve kamu ihale kuralları dikkate alınarak yabancıların stratejik firmaları alma girişimlerinin önleneceği bu konuda kamunun devreye gireceği belirtiliyor.

Amerika’da da yankılanıyor

İtalyan asıllı Londra Üniversitesi öğretim üyesi Mariana Mazzucato’nun Foreign Affairs dergisinde yayımlanan makalesinde (Getting the Recovery Right, Foreign Affairs, 2 Ekim 2020) Kamunun ekonomide etkinliğinin artmasını savunuyor.

Prof Hayri Kozanoğlu’nun dediği gibi Mazzucato’nun bu makalesinin ABD’nin bu en etkili strateji dergisinde yer bulması bile, kamucu fikirlerin salgın sürecinde “ana akım” haline gelmesinin delili sayılabilir.

IMF bile…

Öyle ki IMF de Mali İzleme Raporu’nun önden yayımlanan İyileşme İçin Kamusal Yatırım başlıklı, 2. bölümünde (Public Investment For the Recovery, Fisal Monitor October 2020) Covid-19’un neden olduğu belirsizlik ve güvensizlik ortamında üye ülkelerin hükümetlerine kamu yatırımlarını artırarak, milyonlarca yeni iş yaratma ve ekonomik iyileşme umutlarını canlandırma çağrısında bulundu.

Raporda kamu yatırımlarının kısa vadede ekonomiye olumlu etkisinin kamu tüketiminin, transfer harcamalarının artırılmasından ve vergilerin indirilmesinden daha fazla olacağı sonucuna varılıyor.

Raporun sonunda Covid-19 pandemisinin kontrol altına alınabilmesi için sağlık, eğitim, dijital altyapı, emniyetli binalar ve taşımacılık sektörlerinde acil kamu yatırımı gereksinimi bulunduğunun altı çiziliyor.

OECD ve kamuculuk

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü de (OECD), yayımladığı bir çalışmada (The Covid-19 crisis and state ownership in the economy June 2020) Covid-19 krizi sırasında kamu mülkiyetinin yaygınlaşmasının normal karşılanması gerektiğini söylüyor.

Özellikle turizm ve hizmetler, inşaat, motorlu taşıtlar, havayolu taşımacılığı sektörlerinin salgından özellikle etkilendiği anımsatıldıktan sonra ekonominin çökmesinin önlenmesi ve iyileşmeye destek için sıkıntıdaki şirketlerin kamu mülkiyetine geçirilmesi öneriliyor.

Turizmde kamuculuk

Turizm demişken konuyla ilgili seyahat endüstrisindeki duruma bir bakalım:

İngiltere 2019’da ülkesinin adıyla özdeşleşmiş 180 yıllık Thomas Cook firmasının iflastan kurtarılması için istediği 300 milyon Avroluk krediye garanti verip kefil bile olmazken 2021’de zor duruma düşen havayolu şirketi Virgin Atlantic’e 750 milyon dolar kredi sağlayarak iflasını önledi.

Seyahat endüstrisinde kamuculuğun biri de Avrupa seyahat pazarının merkezi olan Almanya’da yaşandı.

Hükümet ülkenin bayrak taşıyıcı havayolu şirketi Lufthansa’nın iflasını önlemek için 9 milyar Avro verip şirketin yüzde 20’sini kamulaştırdı.

Aynı şekilde Avrupa seyahat pazarının en büyük grubunu oluşturan Alman TUI firmasına 4.3 milyar Avro kredi sağlanarak kamu eliyle kurtarıldı.

Havacılıkta kamulaştırma

Özellikle bayrak taşıyıcı havayolu şirketleri üzerinden birçok ülkede benzer örnekler yaşandı, yaşanmaya devam ediyor.

Portekiz ve İspanya hükümetleri, ülkelerinin stratejik öneme sahip ulusal hava yollarını ekonomik krizden kurtarmak için harekete geçti.

Portekiz hükümeti, bayrak taşıyıcı havayolu konumundaki TAP hava yollarındaki devlete ait yüzde 50 payını yüzde 72,5’e çıkararak şirketi kamulaştırdı.

İspanya hükümeti, İberia başta olmak üzere ülkedeki hava yolu şirketlerine 10 milyar Avroluk fon ile kamu desteği sağladı.

Norveç’te Norwegian Airlines ve İsviçre’de SAS kamu eliyle kurtarıldı.

Rusya’da hükümet bayrak taşıyıcı havayolu Aeroflot ve yan şirketleri Pobeda ve Rossiya’nın hisselerinin FNB üzerinden alınarak kamunun payının artırılmasına karar verdi.

Kamuculuk turizmde tüketici nezdinde de devreye girdi.

İtalya, İspanya, Yunan ve Japonya’dan sonra Rusya da iç turizmi desteklemek için yurttaşlarına hibe şeklinde yardımlarda bulundu.

Kamuculuk, verimlik ve Çin örneği

Kamuculuğa karşı yürütülen ama yaşamın gerçeği karşısında iflas eden tezlerden biri, kamuculuğu verimi düşürdüğü iddiasıdır.

Temeli ideolojik olan bu iddianın ekonomik bir değeri yoktur. Bunun da somut örneği Çin’dir. Bugün dünyanın en büyük ekonomisi olan Çin bugünkü konuma kamuculuk ile geldi. Çin, dünya ekonomisinde en üst sıralara kamuculuk sayesinde yükseldi. Kapitalist ülkelerin gıpta ile bakıp örnek aldığı Çin’deki verimlilik kendine özgü de olsa kamuculuk temelinde gerçekleşiyor.

Kamuculuk ve sosyalizm

Kamuculuk dendiğinde akla sosyalizm geliyor. Sosyalimde mülkiyet ve yönetim kamucudur. Ama kapitalist sistemde de uygulanabilen ve uygulanmış birçok kamuculuk örneği var. Örneğin Türkiye’de 1960-70’li yıllarda kamuculuk zirvedeyken iktidarda sağcı Adalet Partisi (AP) vardı. Kamuculuğu yükseldiği günümüzde de bu yönde uygulamalara giden ülkelerin çoğu kapitalist sistemle yönetiliyor. Bunun tipik örneği de İngiltere’dir.

İngiltere’de 2017’de yapılan erken seçimde İngiliz İşçi Partisi kamulaştırma yapacağız sloganı ile yürüttüğü kampanya ile oyunu yüzde 30’dan yüzde 40’a çıkarttı.

Kamuculuk ve devletçilik

Kamuculuk devletçilik ile ilişkili, ama aynı şey değil. Devletçilik tekil ve monoblok bir yapı, kamuculuk ise çoğulculuktur. Devletçilikte üretim, yönetim ve hatta mülkiyetin bir grup, bir kesimin elinde olduğu oligarşik yapılar olabiliyor.

Örneğin Rusya’daki oligarklar devletçiliğin ürünüdür. Kamuculukta oligark olmaz.

Kamuculukta üretim ve yönetimde toplumun tümüne hizmet esastır.

Liberalizm ve buna dayalı olarak özelleştirmeciliğin yükseldiği dönemde dağıtılan Tito dönemi Yugoslavya’sında uygulanan özyönetim kamucuydu. Fabrikalar bir kişi ya da grubun değildi. Fabrika ve diğer üretim bir ve alanları üretim ve yönetim o birimde çalışanların oluşturduğu özyönetimdeydi.

Bitirirken

Bu birkaç örneği aktardıktan sonra konunun başka bir noktasına dikkat çekmek istiyoruz.

Pandemi gibi olaylarda kamuculuk açısından devletin önemi görüldü. Aynı şekilde su ve şehir içi ulaşım örneğinde görüldüğü gibi kamuculuk konusunda yerel yönetimlerin de önemli bir yeri var.

Eğitim, sağlık ve güvenliğin özelleştirildiği, emeğin ve toprağın metalaştırıldığı bir dönemde yapılan özelleştirmelerle aynı zamanda devletsizleşen bir toplum oluşturulması amaçlandı. Konuya bir de bu açıdan bakmak gerekir.

Son söz: Kamuculuğun olmazsa olmazı “Kamusal İnsan”dır.

Yorum bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir