Marksizm üç bileşenden oluşan eksiksiz bir bilimsel teorik sistemdir: diyalektik ve tarihsel materyalizm, ekonomi politik ve bilimsel sosyalizm. Prof. Xi Juzai ”Sosyalizm Okullarının Tarihi” kitabında dünyada halen var olan 25 sosyalist akımdan bahseder. Bilimsel Sosyalizm bu akımlardan yalnızca biridir. Örneğin Türkiye’de etkili olan Bütünselci (total) sosyalizm akımı ve demokratik sosyalizm akımı ve devletçi ulusal sosyalizm bunlardan bazılarıdır.
Bilimsel sosyalizm, Marksist felsefenin ve Marksist ekonomi politiğin yuvası ve dayanağıdır ve Marksizmin özüdür. Farklı ülkelerden komünistlerin kendi ülkelerinin koşullarını ve bu koşulların tarihsel gelişimlerini dikkate alarak ”Marksizmi yerelleştirmeleri” ise kaçınılmaz bir ihtiyaçtır.
Praçanda Yolu ise Marksizmin Nepal’in koşullarına uygulanması sonucunda ortaya çıkan ve Nepal’de demokratik devrimin derinleştirilmesine ve sosyalizme giden yolu aydınlatan teorilerin bir toplamı olarak tanımlanabilir.
Mao Zedong ve Deng Xiaopping bu konuya sıklıkla değinirler, Deng’e göre: “Marks hayattayken gelecekte ortaya çıkabilecek bütün problemleri görememişti, dolayısyla bütün bu problemleri çözememişti. Rusyadaki problemler sadece Lenin tarafından çözülebilirdi, aynı şekilde Çin’deki problemler sadece Çin halkı tarafından çözülebilir.’’[1]
‘’Marks’ın, ölümünden birkaç yüzyıl sonra ortaya çıkacak sorulara hazır cevaplar sunmasını bekleyemeyiz. Lenin’den de ölümünden 50 veya yüzyıl sonra ortaya çıkan sorulara cevap vermesini isteyemeyiz. Gerçek bir Marksist-Leninist güncel durum ışığında Marksizm-Leninizmi kavramalı ona bağlı kalarak onu geliştirmeldir.’’[2]
‘’Biz daima dünyanın her bir köşesinde bulunan Komünist partilerin kendi ülkelerindeki koşulların gerçekleri ışığında Marksizmi ileriye götürmelerine ve geliştirmelerine inandık. Eğer mevcut gerçekleri kayda almazsak; Marksizmden söz etmek anlamsız olacaktır.”[3]
“Her bir ülke sosyalizmi kendi koşullarına uygun olarak inşa etmelidir. Sabit modeller yoktur ve olamaz çünkü ülkeler birbirlerinden birçok açıdan farklılıklar gösterirler. Mesela ekonomik temelleri, tarihleri, doğal çevreleri ve komşu ülkeleri farklıdır. Diğer ülkelerin deneylerini inceleyebiliriz fakat asla onları tamamen kopya edemeyiz.“[4]
‘’Tüm ülkelerdeki komünistler, devrime yönelik hangi yolu takip edeceklerine kendileri karar vermelidirler, çünkü diğer ülkelerin insanlarının buralardaki koşullarla aşinalıkları yoktur. Eğer emirleri yabancılar verecek olursa, hata yapmaktan kurtulamayacaklardır. Çin devriminde zafere nasıl ulaştık? Çünkü, Yoldaş Mao Zedung önderliğindeki Çin komünistleri bağımsız düşünüyorlardı ve Marksizm-Leninizm‟in evrensel ilkelerini Çin‟e özgü koşullarla harmanlayarak, Çin‟e özgü devrimci yolu, biçimleri ve yöntemleri inşa edebilmişlerdi.
Lenin’in, Marksizm’in ilkelerini Rusya’da patlak veren devrimin (1913-1917) pratiğiyle harmanlamasının ürünü olan 1917 Şubat Demokratik Devrimi ve 1917 sosyalist Ekim Devriminde de durum aynıdır. Dolayısıyla, belli bir ülkedeki komünistler kelimenin tam anlamıyla bir devrim yapma arzusundaysalar, bulundukları ülkenin koşulları ışığında, kendilerine ait bir yol çizmelidirler.’’[5]
Marksizm-Leninizm-Maoizm-Praçanda Yolu İsmini Nepal Komünist Partisi (Maoist) lideri ve Nepal’in bugünkü başbakanı olan Puşpa (Pushpa) Kemal Dahal’ın Halk Savaşı yıllarında kullandığı kod adı olan ‘’Praçanda’’(Keskin olan anlamına geliyor) kelimesinden alıyor. ‘’Praçanda Yolu’’ kavramı Nepal komünistleri arasında epey popüler.
Marksizm gelişmiş kapitalist Batı’da doğmuştu, fakat hiçbir zaman dünyaya Batıcı bir gözle bakmadığı için ve tüm dünya işçi sınıfı ve tüm insanlığın kurtuluşunu (özgürleşmesini) en yüksek ideal olarak benimsediği için 5 kıtaya ve az gelişkin konumdaki ülkelere kolayca yayılabildi.
Gelişmiş İngiltere ve Fransa’ya kıyasla geri kalmış olan Almanya’da dünyanın en ileri sosyalist akımı ve sosyalist partisi doğdu. En gelişkin işçi ve sendikal hareketi burada gelişti. Engels ve Kautsky bu partinin önde gelen önderlerindendi.
Avrupa ve diğer ülkelere göre geri kalmış olan Rusya’da Leninizm oluştu.
Az gelişmiş ve emperyalizm tarafından ezilen Çin’de Mao Zedong Düşüncesi doğdu ve Çin’de devrim ve sosyalizmin inşasını aydınlattı.
Prachanda Yolu
Prachanda Yolu gibi yeni katkılar da dünyanın en fakir ülkelerinden biri olan -ve 21.Yüzyılın ilk başarılı halk savaşına tanıklık eden- Nepal’e düşmüştür. Himalaya alt kıtasının küçük bir ülkesi olan Nepal, antik çağlarda dünyaya yeni fikirlerin ve felsefenin tarihi mesajını vermiştir. Dünyaya sosyal ateizm ve diyalektik gibi mesajlar veren büyük düşünür Gautam Buddha bir Nepalliydi. Aynı şekilde dünyaya materyalizm ve diyalektik mesajını veren ve Gautam Buddha’nın doğduğu bölge olan Kapilvastu’nun kurucusu olduğu varsayılan Shankhya felsefesinin vaizi Kapil de Nepal’in büyük bir filozofudur. Prachanda Yolu, dünyaya yeni fikirler ve felsefe mesajı veren tarihin bu halkasını birbirine bağlama sürecinde mükemmel bir şekilde ilerlemektedir.
Halklarını sömürü ve baskıdan kurtaran Nepal Marksistleri aynı zamanda ülkelerine yönelik tahlilleriyle de Marksizmin gelişimine katkı sunmaktadırlar.
21.Yüzyılda Demokrasinin Gelişimi Teorisi
Praçanda Yolu kavramının en bilinen yönlerinden birisi olan bu teori sınıfsız topluma giden yolda sosyalizm inşa edilirken Nepal’de çok partili bir sistemin mümkün ve gerçekçi olduğunu öne sürmektedir.
Praçanda 2005 yılında verdiği bir röportajda bu kavramı şu şekilde açıklamaktadır: ‘’21.yüzyılda demokrasinin gelişimi üzerine partimizin önerisi 20.yüzyılın olumlu ve olumsuz deneyimlerine dayanarak ileri sürüldü. Buna paralel olarak parti, anti-feodal ve anti-emperyalist bir anayasal yapı içerisinde ancak çok partili rekabet yoluyla (sosyalist bir toplumda bile) karşı devrimin önlenebileceğine ve yönetimde halkın kontrolünün ve denetiminin etkili kılınarak proletarya iktidarının güçlendirilebileceğine inanmaktadır.
Sadece halk demokrasisine dayanarak güçlendirilen böyle bir proletarya iktidarı sınıfın, partinin ve devletin ortadan kaldırılması nihai hedefi için gerekli altyapıyı hazırlayabilir. Çok partili rekabet yoluyla halk arasında politik uyanıklığı arttıran bu süreç sosyalist rekabeti canlı kılacaktır. Devletin ortadan kalkmasının temeli, sosyalist rekabeti örgütlediğimiz oranda kapsamlı ve hızlı bir şekilde hazırlanacaktır. Önerimizin asıl özü, proletarya demokrasisini, onu mekanik ve biçimsel olmasını engellemek yoluyla canlı kılmaktır.’’[6]
‘’Burada açık olması gereken asıl şey devletin sınıfsal yapısıdır. Tarihin deneyimleri ve Marksizm’in tespitleriyle hareket edildiğinde sınıfsız bir devleti hayal etmek sadece burjuva idealist bir ikiyüzlülüktür.
Bizim tasavvur ettiğimiz halkın demokratik cumhuriyeti, proletarya ile anti-feodal ve antiemperyalist halkın çeşitli sınıflarının kolektif diktatörlüğünün devleti olacaktır.
Böyle bir devlet, öncelikle emperyalizmin ve feodalizmin çıkarlarına hizmet eden devlet ortadan kaldırılmadıkça kurulamaz. Anti-emperyalist ve anti-feodal bir devlet kurulduğunda, böyle bir durumda çelişkiler uzlaşmaz olmayacağı için, çeşitli sınıfları ve ideolojik inançları temsil eden politik partiler farklı ordular kurma ihtiyacı duymayacaklar. Orada bunun yerine, halk diktatörlüğü altında, sadece halk devletini daha da güçlendiren bir halkın demokratik rekabeti olacaktır. Farklı bir ordu oluşturma meselesi sadece tamamen farklı iki durumda gündeme gelebilir. Birinci durum, eğer demokratik halk devletine önderlik eden parti karşı-devrimcileşir ve halkı sömürmeye, halkı baskı altına almaya ve halka işkence etmeye başlarsa, rakip politik partilerden herhangi biri halkın isyan etme hakkını kullanarak bir ordu oluşturabilir ve oluşturmalıdır. Diğer durum eğer rekabet eden bir politik parti halk namına feodalizmi ve emperyalizmi savunma düzeyine düşerse ve onların desteği ve kışkırtmasıyla silahlı faaliyetlere başlarsa, böyle bir durumda halk devleti onlar üzerinde kesinlikle diktatörlüğü uygulayacak ve problemi çözecek. Hiç kimse halkın demokratik sisteminin veya sosyalist anayasal sistemin sınırını unutmamalıdır.’’[7]
Dogmatizme Karşı Çıkmak
Yukarıda bir özetini verdiğimiz ‘’21.Yüzyılda Demokrasinin Gelişimi’’ üzerine teorik katkılar, Nepal Komünist Partisi/Maoist Merkez’i dogmatizmden ve dogmatizmin kaçınılmaz sonucu olarak niteleyebileceğimiz Peru ve Hindistan gibi birçok ülkedeki başarısız halk savaşlarının akıbetinden korumuş ve iktidara taşımıştır. Geçtiğimiz yüzyıldan bu yana başarıya ulaşmış devrimci hareketleri incelediğimizde en belirgin ortak yönlerinin ideolojik netlik olduğunu söyleyebiliriz.
Marksizm-Leninizmi donuk bir öğreti olarak benimseyip ülkelerinin gerçeklerine yabancı kalan ve dogmatizme sapanlar ile Marksizm-Leninizmi arka plana atıp ülkelerindeki ideolojik atmosferin geri yönleriyle uzlaşanlar her zaman yenilgiye mahkum olmuşlardır.
Marksizm-Leninizm’in temel ilkelerini esas alarak ülkelerindeki gerçekliği devrimci bir dönüşüme götürmenin yollarını arayanlar ise başarıyı yakalamışlardır. Mao Zedong’un meşhur ok ve hedef benzetmesi ile yaklaşırsak, Türkiye devrimi hedef, Marksizmin teorik sisteminin hakikatleri ise oktur. Mao’nun dediği gibi oku hedefe yollamak için Marksizmin temel ilkelerini doğru bir biçimde kavramamız ve Marksizmi Türkiye gerçekleri ve devrim koşullarının araştırılması ile birleştirmemiz, yani Marksizmi Türkiyelieştirmemiz ve Türkiye’nin Marksizmini teorik ve pratik çabalar içinde derinleştirmemiz gerekir.
Bunu yaparken demokratik devrim ve sosyalist devrim için esin kaynağımızı Türkiye’deki devrimci ve ilerici miras ile yani geçmiş tarih ile sınırlayamayız, geçmiş yüzyıldaki devrimlerin mirası ile sınırlayamayız. Türkiye’de bir burjuva karakterli reformlar ve devrimler yaşanmıştır, ama işçi sınıfı önderliğinde bir demokratik devrim yaşanmamıştır, aynı zamanda bir sosyalist devrim de yaşanmamıştır. Yaşanmamış olan bu devrimlerin yolunu bizler kendi araştırmamızla ve kendi pratik deneylerimiz içinde, yenilikçi bir yaklaşımla aydınlatmak zorundayız. Bunun için her şeyden önce bugünkü dünyada son yıllarda Marksizmin ulaştığı en ileri düzeye sahip olmalı, Türkiye toplumunu, ekonomisini, devletini ve sınıflarını Marksizm ışığında inceleyerek doğru değerlendirmelere varmalıyız. Bir şeyi doğru kavramadan onu doğru bir yönde değiştirmek olanaksızdır.
Asıl esin kaynağımız Marksizmin dünya ölçeğinde bugün yol gösterdiği ve başardığı devrimci değişimlerdir. Günümüz Dünyasının başarılı ve başarısız örneklerini inceleyip dersler çıkartmak işte bu yüzden tayin edici önemdedir.
[1] 1 Mao Zedong. Collected Works (the Chinese version), vol. 8, p. 5, Beijing: People’s Publishing House, 1999.
[2] Deng Xiaoping. Collected Works (the Chinese version), vol. 3, p. 291, Beijing: People’s Publishing House, 1993.
[3] Deng Xiaoping. Collected Works (the Chinese version), vol. 3, p. 2-3, Beijing: People’s Publishing House, 1993.
[4] 4 Deng Xiaoping. Collected Works (the Chinese version), vol. 3, p.263, Beijing: People’s Publishing House, 1993.
[5] 5 Deng Xiaoping. Collected Works (the Chinese version), vol. 3, p. 139, Beijing: People’s Publishing House, 1993.
[6] Nepal’deki Devrimin Sorunları ve Olasılıklar – Yoldaş Prachanda ve Diğer NKP (Maoist)Önderlerinin Makalelerinin Bir Derlemesi, Kazanılacak Dünya Yayınları, sf 435
[7] Nepal’deki Devrimin Sorunları ve Olasılıklar – Yoldaş Prachanda ve Diğer NKP (Maoist)Önderlerinin Makalelerinin Bir Derlemesi, Kazanılacak Dünya Yayınları, sf 436