Murat Soycan İle Söyleşi: “Asrın Rezaleti”

Ülkemiz 6 Şubat sabahına 11 ilimizi etkileyen deprem felaketiyle uyandı. Aradan geçen sürede resmi rakamlara göre 45 bin 89 yurttaşımız hayatını kaybetti, başta Hatay, Kahramanmaraş ve Adıyaman olmak üzere birçok şehrimiz yıkıldı. Deprem sonrası AKP iktidarının bölgeye yardım ulaştırma ve devletin hizmet kaynaklarını depremzede yurttaşlarımız için seferber etme konusunda düştüğü acizlik, depremin olumsuz sonuçlarını arttıran etkilerde bulundu. Depremzedelerin seslerini duyurmak için kullandığı sosyal medya kanallarına getirilen kısıtlama, devletin “yardım kuruluşu” olan Kızılay’ın elindeki çadırları sattığına yönelik çıkan haberler ve hükümet yetkililerinin depremin ilk gününden bu yana yurttaşlara dönük tehdit ve küfür dolu açıklamaları, “asrın felaketini” “asrın kötülüğü” haline getirdi. 

Bilim ve Sosyalizm Dergisi olarak, depremin yarattığı tahribatı ve bölge halkının karşılaştığı zorlukları, depremin ilk gününden itibaren bölgede olan ve yardım çalışmalarını organize eden Dergimiz Yazı Kurulu üyesi ve aynı zamanda Sosyalist Cumhuriyet Partisi Gaziantep İl Başkanı Murat Soycan ile konuştuk.

                                                                                                          Bilim ve Sosyalizm Dergisi

Bilim ve Sosyalizm Dergisi: Tüm Türkiye’yi sarsan Kahramanmaraş merkezli deprem sonrası bölgedeki ilk üç gün durum nasıldı? İlk üç güne dair izlenimleriniz neler?

Murat Soycan: Öncelikle şunu söylemek istiyorum bölgemiz şu ana kadar eşi görülmemiş bir felaketi yaşadı. Depremin sabaha karşı olması herkes uykudayken korkuyu telaşı ve panik havasını da birlikte getirdi. İnsanlar depremle birlikte gözlerini açtığında, kulaklarına gelen ilk ses ambulans ve itfaiye araçlarının sesiydi. Bilim adamlarının uzun süredir önemli uyarılarına rağmen hazırlıklı olunmaması dolayısıyla halkı olası afet durumlarına karşı hazırlamaması   panik havasını üst seviyeye çıkardı.  Arka arkaya yaşanan artçı sarsıntılar halkın daha fazla korkmasına neden oldu. Bu tür olası afetlerde halk beklediği desteği göremediği zaman içindeki korku ve çaresizlik hissi durumu daha da ajite hale getiriyor.

Bilim ve Sosyalizm Dergisi: AFAD’ın bölgeye geç gelmesi, Ordunun enkaz bölgesinde arama kurtarma çalışmaları için yönlendirilmemesi ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sosyal medya kısıtlaması gibi yaşanan uygulamaları nasıl yorumlamak gerek?

Murat Soycan: AFAD’ın bölgeye geç gelmesi öncelikli olarak ülkede yaşanacak bir afete hazırlıklı olmadıklarını gösteriyor, AFAD’ın hazırlıksız olması bölgeye geç ve müdahalede yetersiz kalması ölümlerin sayısını da yükseltmiştir. SCP olarak olayın yaşandığı ilk anlarda acil olarak alınması gereken önlemleri ve asker ve madencilerin sahaya ivedi bir şekilde girmesini önermiştik ama çağrımızdan tam 36 saat sonra asker ve madenciler afet bölgesine gönderildiler. Felaketin etkisi çok büyüktü ama, müdahale felaketin etkisine göre çok yetersizdi sahada çalışma yapan AFAD çalışanları bile ne yapacaklarını çok şaşırmışlardı. Yüzlerce enkaz yeteri kadar iş makinelerinin olmaması enkaz çalışması yapan AFAD çalışanlarının moral kaybına yol açmıştır. Bir tarafta ellerinde kazma kürek ile hangi enkaza gitsek diyor, diğer yandan enkazın altında ailesini kurtarmak için çalışanlardan yardım isteyen feryat eden insanlarla doluydu. Halkımız bir yandan enkaz altında kalan yakınları ve depremde yıkılan binalarını düşünürken diğer yanda sosyal medyaya kısıtlama gelmesi halkın büyük tepkisine neden oldu. Bir yandan hayatta olduğunu yazacak, diğer yanda ihtiyaçlarını duyuracak sosyal ağların erişime kısıtlanması panik havasını büyütmekten başka bir işe yaramadı. AKP iktidarı afet bölgesinde yaşanılanları ve oluşacak tepkiyi düşürmek için bu yolu seçmiş olması aslında ne kadar çaresiz kaldığının önemli bir kanıtı olmuştur.

Bilim ve Sosyalizm Dergisi: Deprem sonrası yurttaşların depremzedelere dönük dayanışma ve yardımlaşma ağı nasıl kuruldu? Bölgedeki yardım faaliyetlerine dönük izlenimleriniz neler? Eksiklikler nelerdi?Murat Soycan: Deprem sonrası dayanışma ağının önemli bir bölümü AKP iktidarının kısıtlama getirdiği sosyal ağlar üzerinden ve kitle örgütlerinin çağrıları ile başladı. Türk halkının müthiş bir dayanışma geleneği var zor durumlarda halk her zaman iktidarlardan daha hızlı hareket etmiştir. Düşünün iktidar panik havasında nereye koşacağını şaşırmış durumda, ama depremin olduğu saatlerde Türk halkı büyük küçük aracı ne varsa mahallesinden, köyünden, komşusundan, akrabasından topladıkları erzakları dayanışma araçlarına doldurarak felaketin olduğu bölgeye hızlı bir şekilde ulaştırmaya çalışan yüzlerce farklı araç görüyorsunuz, önlerinde nereden geldiğini yazan araç yazıları ile depremzedelere ulaştırmak için çok kalabalık olan yollarda büyük emekler vererek depremzedelerle yardımları götürmeye çalışan yüzlerce gönüllü. Bu çok inanılmaz bir duygu bir tarafta enkazın altında ve üstünde çaresizlik içinde bekleyen halkımızın durumuna üzülürken, diğer yandan Türk halkının o çok büyük olağanüstü dayanışması bir tarafta hüzün diğer tarafta halkımızın böyle bir çaba göstermesi hem üzüntüyü hem gururu birlikte yaşıyorsun. Depremin ilk günlerinde yardım taşıyan araçlar inanılmaz zorluklar yaşadı, bir tarafta bölgeye ihtiyaç malzemesi taşıyan araçlar ve enkaz çalışmaları için iş makinesi taşıyan uzun araçlar her şey o kadar birbirine girmiş ki mesela bir örnek vereyim SCP olarak depremin yaşandığı bölgeye dayanışma araçlarını çıkardık be Hatay ve ilçelerine yetişmek için Gaziantep’ten yola çıktım İskenderun kavşağından Antakya ilçesine gelmemiz yaklaşık 6 buçuk saati buldu. En sonunda Türk askerî yola müdahale edince yol yavaş yavaş açılmaya başladı ama düşünün olağanüstü bir felaket yaşıyorsun iktidarın alması gereken önlemlerin hiçbiri yok, AFAD yetersiz, erzak taşıyan araç yolda saatlerce bekliyor, iş makineleri saatlerce süren bir bekleyişten sonra enkaz alanına ulaşıyor, Türk askerî ve madenciler 36 saat sonra OHAL ilan edildikten sonra bölgeye geliyor. Bu gecikme ölüm sayılarının artmasına neden olmuştur. Halkımızı umudunun bitmesine ve öfkesine neden olmuştur. İktidar zamanında yetiştik diye açıklamalar yapsa da üzerindeki sorumluluğu yerine getirememiş bölge halkının büyük öfke ve nefretine sebep olmuştur. AKP’li yetkililer biz aslında bu bölgeye değil de ‘Bizim hazırlığımız İstanbul depremiydi’ diye açıklama yapması bile bölgeye zamanında gitmediklerinin bir kanıtıdır. 

Bilim ve Sosyalizm Dergisi: Sosyalist Cumhuriyet Partisi Gaziantep İl Örgütü olarak deprem bölgelerine yardım götürülmesinde önemli sorumluluklar aldınız, gittiğiniz yerlerde halkın SCP’ye ve dayanışmaya olan tutumu nasıldı?

Murat Soycan: Öncelikle şunu söylemek gerekir yani büyük felaketler başından geçmiş ailesini kaybetmiş, yakınlarını kaybetmiş, evini depremde kaybetmiş bir halkla karşı karşıyasınız ama buna rağmen mütevaziliği, tok gönüllüğü elden bırakmayan gurur duyduğumuz halkımız var. Kurucu genel başkanımız Mehmet Bedri Gültekin ile birlikte afetin yaşandı bölgede tespitler yapıyoruz ve depremzedeleri ziyaret ediyoruz, bir evde otururken depremde yaşananları dinlerken, zaten elektrik yok, kimse kimseyi görmüyor bile o sırada bir araç yaklaşıyor , iyi akşamlar diyor geçmiş olsun dileklerini söylüyor ve diyor ki biz Antalya’nın bir köyünden geliyoruz sizin için yardımlar getirdik aracın kapısını açarak istediğiniz ihtiyacı araçtan alabilirsiniz diyor, o felaketi yaşayan kardeşini kaybeden Ziyaret ettiğimiz evdeki abla kızına kızım sadece ihtiyacımız olan al ihtiyacımız olandan da bir tane al merak etmeyin yarın yine halkımız bizim ihtiyaçlarımızı yine iktidardan önce getirecektir hiç merak etmeyin diye uyarıda bulunuyor. Ve böyle tepkileri gittiğimiz birçok yerde duyduk kendi götürdüğümüz yardımlarda da söylediğimizde birçoğuna kutu içerisinde götürmüştük kutu içerisinden bakıyor ve kutunun içerisinde kendisinde olan erzak ve ihtiyaç malzemelerini tekrar bize iade ediyor. Bu Türk halkının tok gönüllülüğünü gösteriyor. Biz genelde yardım götürürken bölgedeki yoldaşlarımızdan ihtiyaca yönelik listeler alıyoruz. Mesela depremin ilk anından itibaren ilk ihtiyaç duyulan malzemeler su, pratik yiyecekler, çocuk bezi, meyve suyu, kahvaltılık malzeme. ama ihtiyaçlar sürekli değişkenlik gösterebiliyor yine bu ihtiyaçları nereden öğreniyoruz bölgedeki partili yoldaşlarımızdan yani ikinci ihtiyaç listesi de değişiyor hemen bu defa da hava soğuk olduğu için battaniye, elektrik olmadığı için powerbank çok önemli ihtiyaç çünkü bizlerle iletişime geçmek için ya da oradaki sorunları bildirmek için telefonların açık tutulması lazım elektrik olmadığı için şarjlarını dolduramıyorlar birçoğu onun için powerbank çok önemli bir ihtiyaçtı ayrıca da elektrik olmadığı için de el feneri gibi ışıldak bölgenin en önemli ihtiyacı olmuştur. Yani bölgeye gittiğimizde insanlarla birebir sohbet etme imkânımız oluyordu kendimizi ifade ediyorduk Sosyalist Cumhuriyet Partisinden geldiğimizi söylüyorduk, evi yıkılan, yakınlarını enkaz altında yitiren depremzedelerimiz öncelikli olarak zor günlerinde yanlarında olduğumuzun önemini anlatıyor ve dayanışmadan duydukları mutluluklarını ifade ettiler. Bir taraftan da şikayetlerini dile getirdiler iktidarın geç kaldığını hala enkazın altında insanların olduğunu, zamanında gelselerdi felakete hazırlıklı olsalardı belki bugün birçok insanımızın kurtarılmış olacaklarını söylediler. Ülkeyi yöneten iktidarın yardımı bölgeye geç gitse de Türk halkının o müthiş dayanışma duygusu bölgeye ilk anda ihtiyaç duyulan yardım ulaşsa da devamında gelen yardımların plansız ve programsız olduğu için temel ihtiyaç malzemelerinde önemli eksiklikler vardı. Dolayısıyla yukarıda da anlattım ilk gün giden yardım farklı, diğer zamanlarda ihtiyaçlar farklılık gösterdiği için bazı ihtiyaç malzemeleri inanılmaz fazlaydı, ama bazı ihtiyaç malzemesi de hiç yoktu. Yani bölgeye yardım götürmek isteyenler öncelikli olarak orada yaşayan insanlara ulaşması ve ihtiyacı ona göre belirlemesi yardımın anlamını ve amacını daha önemli hale getirecektir.

Bilim ve Sosyalizm Dergisi: Depremin yaşanmasının üzerinden 18 gün geçmesine rağmen halen çadır ulaşmayan iller vardı, daha sonra çadırların Kızılay tarafından çeşitli kurumlara parayla satıldığı da ortaya çıktı, böylesi kirli bir ticarileşmeyi nasıl yorumlamak lazım?

Murat Soycan: Yani depremin üzerinden neredeyse 23 24 gün geçmiş hala bölgeye gidip geliyoruz çok sayıda çadır ihtiyacının hala olduğunu görüyoruz. Yani bu yaşananların nesini konuşsak neresinden başlasak orası eksik kalır düşünsenize yani bir tarafta evi yıkılmış her şeyini kaybetmiş -8 depremin olduğu tarihlerde hava sıcaklığı -8’lere enkazın üstünde kalmış yaşamaya tutunmaya çalışan insanlara bir barınma ihtiyacını karşılamayacak kadar aciz bir iktidar var. Bir tarafta gözünü kar hırsı bürümüş çürük bina yapmış, deposunda utanmadan çadır saklayanlar var. Yıllardır söylüyoruz, bu gözlerini para hırsı bürümüş, kardan başka hiçbir şeyi düşünmeyen insanlığa düşman, doğaya düşman, aldığımız oksijene düşman kapitalist sistem her şeyin düşmanıdır. Bu sistem yıkılmadığı süre içerisinde insanlara doğaya, hayvana, dağ taşa rahat yüzü yoktur. Göreceğiz hep birlikte yaşayacağız ki insanların canına malına kast eden bu sistemi yıkacağız o sistemin savunucusu olan bu iktidarı da yıkacağız. İnsanlığın kurtuluşu olacak halkçı devletçi devrimci bir iktidarı mutlaka kuracağız. Halkımızı yaşanan bu felakette Kendi kaderine terk eden bu iktidara karşı Sosyalist Cumhuriyet Partisi saflarında mücadeleye davet ediyoruz.

Yorum bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir