Ondokuz Mayıs Dersi 

Genç arkadaşım, 19 Mayıs 1919’un 103. yılında, kurucu Ata’n tarafından ödevlendirildiğin “Hitabe”ne karşı, seni ve aydınlanma devrimimizin bütün değerlerini yok sayarak “karşı hitabeler”in yazıldığı, ana muhalefetin “helalleşme”yi nerelere vardıracağını bilemediğimiz bugün;”… memleketin dâhilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler.” diye omuzlarındaki görev tanımına bir kere daha bakmak zorundayız.

Ders: Gençliğe Hitabe

Konu: Bağımsızlık ve Cumhuriyet

Süre: 30 dakika

Kazanımlar:

1. Ülkesinin bağımsızlığını                                                      korumanın yol ve yöntemlerini kavrar.

2. Cumhuriyet’in değerinin farkına varır ve bunu yüreğinde hisseder.

Değerlendirme: Sözlü sınav, açık uçlu sorular

Problem

Sevgili gençler, Alfa’larınız daha iyi bir liseye, Z’leriniz daha prestijli bir üniversiteye girebilmek için başınızı kaldırmadan çözdüğünüz testlerden bir an doğrulup ders kitaplarınızın ilk sayfasında ya da sınıfınızdaki akıllı tahtanın üstünde asılı duran “Gençliğe Hitabe”ye hiç baktınız mı? Baktıysanız görüp okudunuz mu?

Okuduysanız anlamı üzerinde durup düşünmeye vakit bulamadan şakır şakır işaretlediğiniz bağlamını yitirmiş paragraf, paragrafını yitirmiş cümle, cümlesini yitirmiş sözcük testleriyle değil; “ey” bir ünlem, “Türk” bir özel ad, “birinci” bir sıra sayı önadı, “ilelebet” bir belirteç, “müdafaa etmek” yardımcı eylemle oluşmuş bileşik eylem gibi kuru gramer bilgisiyle de değil; çizgisel ve tam öğrenme yöntemiyle okuyup anlamlandırma ve yorumlama fırsatınız oldu mu Ata’nızın size seslendiği Hitabe’sini?

Test çözmekten buna ayıracak zaman bulamadığınızdan eminim; ama öğretmenlerinizin ve büyüklerinizin duvardaki bir tabloyu okumanızı isteyeceğinden de pek emin değilim. Zira onların da sizlere test sorusu yetiştirmek veya kurslar, özel dersler hazırlamak gibi yoğun işleri var! Hem duvara asılanlar okunmak değil, bakılmak içindir!

Gelin şu tabloya, bağımsızlık yolunda Samsun’a doğru atılan ilk adımın 103. Yılında,bugün birlikte bakalım ve tam öğrenme yöntemiyle,dörtten beşten seçmeli test maddelerinden aşina olduğunuz “parçada asıl anlatılmak isteneni”, “paragrafta değinilmemiştir”i ve “cümleden ulaşılamaz”ı, “metinde vurgulanan”ı bulmaya çalışalım. İkisi “eksiltili”, biri “sıralı” dört “yargı” taşıyan 15 “cümle” ve toplam 172 “sözcük”ten oluşan bu metin için 30 dakikanız vardır umarım!

Ön Bilgi

Atatürk’ün siyasi kararlılığını, askeri dehasını, devlet adamlığını gösterdiği kadar onun tarih yazıcılığını ve edebi gücünü de yansıtan Nutuk, Cumhuriyet Halk Fırkası’nın 2. Kurultay’ında 15 – 20 Ekim 1927 tarihleri arasındaki altı günde toplam 36,5 saatte kendisi tarafından okunmuştur. Gençliğe Hitabe, Atatürk’ün 1919’dan 1927’ye dek kendisinin ve silah arkadaşlarının faaliyetlerini özetlediği Nutuk’unun sonunda Türk gençliğine hitapla söylemiş olduğu bir metin. Metnin konusu Türk yurdunun bağımsızlığının korunup kollanması, Cumhuriyet’in yaşatılması; teması da Türk gençliğinin bu konuda uyanıklığı, azim ve kararlılığıdır.

Mustafa Kemal, Nutuk’un “Türk Gençliğine Bıraktığım Emanet” başlıklı bölümünde  “Bugün vasıl olduğumuz netice, asırlardan beri çekilen milli musibetlerin intibahı ve bu aziz vatanın her köşesini sulayan kanların bedelidir. Bu neticeyi, Türk gençliğine emanet ediyorum.” der ve Gençliğe Hitabe’sini okur. Büyük önder demek ister ki sevgili gençler, “Bugün ulaştığımız sonuç, yani bağımsızlık ve Cumhuriyet, yüzyıllardır çektiğimiz ulusal felaketlerin yarattığı uyanıklığın ve bu yüce vatanın her köşesini sulayan kanların, çekilen acıların, verilen canların karşılığıdır. Bu sonucu, yani bağımsızlığımızı ve Cumhuriyet’i, Türk gençliğine, yani size emanet ediyorum.”

Açıklama, Yorumlama

Metin şöyle değerli gençler:

“Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.”

(Atamız, bu giriş bölümüne bir “ünlem cümlesi”yle başlıyor; burada size seslenerek, birinci ödevinizin Türk bağımsızlığını ve Cumhuriyeti’ni sonsuza dek korumak ve savunmak olduğunu söylüyor. Gördüğünüz gibi öğretmenlerinizin verdiği haftalık 1000 – 1500 soruluk testlerden biraz ağır bir ödev! Bunun bir “test sorusu” değil, “bekâ sorunu” olması nedeniyle, “soru çözerken” kullanabileceğiniz ipuçları, hazır şablon, taktik ve yöntemler vermiyor;“sorun çözerken”azimli, kararlı ve  yaratıcı olacağınıza inanıyor, size güveniyor.)

“Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir.”

(Büyük önder, metnin gelişme bölümünün bu ilk “basit yapılı cümle”sinde “budur” adılı, giriş bölümünde sözü edilen“Türk bağımsızlığı ve Cumhuriyeti’ni sonsuza dek korumak ve savunmak ödevi”nin yerini tutuyor. İkinci cümledeki “hazine” sözcüğü de “benzetme”nin “kendisine benzetilen” bir ögesidir kibağımsızlık ve Cumhuriyet’in değerini güçlendirmek amacıyla yapılmış bir açık istiare/eğretilemedir.)

“İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dâhilî ve haricî bedhahların olacaktır.”

(Bu bir “uyarı cümlesi”dir sevgili gençler. Mustafa Kemal sizi “tamlananı ortak” iki “sıfat tamlaması”yla uyarıyor: “Dahilî ve haricî bedhahlar”. Yani gelecekte yurt içinde ve dışında sizi, bu bağımsızlık ve Cumhuriyet’ten yoksun bırakmak isteyecek iç ve dış düşmanlar olabilecektir, diyor. Burada “dış düşmanlar” “sıfat tamlaması”yla anlatılmak istenenin kimler, neler olduğu belli; “iç düşmanlar” “tamlaması”nın anlamı ise birkaç cümle sonra açıklanacak. Evet, “ana fikri” doğrudan destekleyen “yardımcı düşünceler” bu cümlelerle dile getirilmeye başlıyor.)

“BİR GÜN, İSTİKLÂL VE CUMHURİYETİ MÜDAFAA MECBURİYETİNE DÜŞERSEN, VAZİFEYE ATILMAK İÇİN, İÇİNDE BULUNACAĞIN VAZİYETİN İMKÂN VE ŞERÂİTİNİ DÜŞÜNMEYECEKSİN! BU İMKÂN VE ŞERÂİT, ÇOK NÂMÜSAİT BİR MAHİYETTE TEZAHÜR EDEBİLİR.”

(Büyük hatip, “gelişme bölümü”nün burasında bir “şartlı bileşik” içinde iki “girişik cümle”yle ne yapmanız gerektiğini hiçbir yoruma meydan bırakmayacak açıklıkla ortay koyuyor ve diyor ki sana verdiğim vazife için koşullar olgunlaşırsa,içinde bulunduğun durumun olanaklarını ve koşullarını düşünmeyeceksin! Yani bu koşullar çok ağır olsa bile ailem izin vermiyor, benim okulum var, ben merkezi sınavlara hazırlanıyorum gibi bahanelere sığınmayacaksın!)

“İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.”

(Atatürk, buradaki ilk “kurallıbileşik cümle”de “tanımlama” yaparak seni bağımsızlığından ve Cumhuriyet’inden yoksun bırakacak düşmanları işaret ediyor.Onların bütün dünyada benzeri görülmemiş bir zafer kazanmanın motivasyonuyla sana meydan okuyabileceklerini söylüyor. Ardından gelen ve dört “yargı”dan oluşan “bağlı sıralı cümle”yle de ülkenin içinde bulunabileceği olumsuz durumu “betimliyor”: Zorla ve aldatıcı düzenlerle sevgili yurdunun bütün kaleleri alınmış, bütün gemi yapımevleri ele geçirilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve yurdun her köşesine düşman girmiş olabilir.)

“Bütün bu şerâitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler.”

(Sevgili gençler, bir metnin “ana düşünce”si konuyu farklı yönlerden aydınlatan “yardımcı düşünceler”le desteklenir. Yardımcı düşünceler “hangisine değinilmemiştir”, “hangisine ulaşılamaz” biçimindeki “soru kökleri”yle ifade edilir. Size verilen bu iki cümle “asıl anlatılmak istenen”in iki ayağını oluşturuyor: Birinci ayak ve uyarı, ülkenin içinde bulunduğu bütün olumsuzluklardan daha kötüsünün, ülke yönetimindekilerin aymazlık ve sapkınlık içinde bulunabileceği, hatta ihanet içinde olabileceğidir ki büyük önderin yukarıda sözünü ettiği “iç düşmanlar” sıfat tamlamasının anlamı budur, yani iktidardakiler. İkinci ayak ve uyarı ise bütün bu anlatılanlardan çok daha kötüsüne vurguda bulunuyor, ülke yönetimindeki bu hainlerin düşmanla çıkar ilişkisi kurmuş olabileceğine dikkat çekiyor.)

“Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.”

(Bütün bunlara bağlı olarak ulusumuz, diyor büyük hatip “anlamına göre olasılık bildiren cümle”sinde “ve bağlacı”yla “iki görevdeş sözcüğü” bağlayarak, yoksulluk ve sıkıntı içinde ezgin, bitkin düşmüş olabilir.Genç arkadaşım, Mustafa Kemal, 95 yıl önce Türk gençlerine seslendiği Hitabe’sinin buraya kadar olan kısmında yakın ya da uzak gelecekte karşılaşabileceğiniz olası senaryoyu yazıyor.

Şimdi çevrenize şöyle bir bakın, senaryoda bir kusur var mı, bugüne dair eksik bıraktığı ya da yanlış betimlediği bir durum söz konusu mu? Öngörüde,kuruluşu 103 yıl önce Sivas Kongresi’ne dayanan, bugün öngörülmesi olası olmayanbiçimde “son on yılda en çok değişen” kuruluş olmakla övünen ve “helallik” peşine düşen “fırka”sı dışında bir sorun yoksa,metnin sonuç bölümüne geçelim.)

“Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte bu ahval ve şerâit içinde dahi vazifen, Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!”

(Biliyorsunuz, metinlerin “giriş bölümü”metnin, paragrafların giriş cümlesi paragrafın konusunu; “sonuç bölümü/cümlesi”ise genellikle anadüşünceyi taşıyan bölüm ve cümlelerdir. Hitabe’nin sonuç bölümü de biri “eksiltili seslenme”, biri “kesinlik anlamlı”, biri de “yüklemine göre ad cümlesi” olan üç cümleyle, giriş bölümündeki ödevini bir kere daha tanımlayıp bunu neye dayanarak yapacağını hiçbir kuşkuya meydan bırakmayarak açık ve net bir biçimde vurguluyor: Ödevin Türk bağımsızlığı ve Cumhuriyetini kurtartmak, dikkat, “korumak” değil, “kurtarmak”! Yani bağımsızlık ve Cumhuriyet “korunacak” değil, daima “kurtarılacak” bir olgudur. Mustafa Kemal Atatürk’ün bu kavramsal ayrımla asıl vurgulamak istediği, “iki çizgi mücadelesi”dir, şimdi varlığına ayan beyan tanık olduğumuz!)

Son Söz

Sevgili gençler, her şey gibi Mustafa Kemal Atatürk’ün bu hitabeside tarihseldir; ama donmuş değildir. Aslına, ana düşüncesine bağlı kalarak durmadan güncellenmelidir. Ata’mızın dikkatimizi çekmek istediği tehlikeler bugün daha da artmış, durum daha da ağırlaşmıştır. Her şeyden önce duyarlıklarınızı manipüle edecek çok fazla araç gereç vardır, dikkatinizi dağıtacak, gücünüzü boşa çıkaracak, bir arada iş yapma isteğinizi kıracak, sizi bencilleştirip toplumdan koparacak…

Sistem, yaratıcılığınızı, toplumsal duyarlığınızıkörelten, ezberci ve rekabetçi bir eğitim dizgesini Atatürk’ün size verdiği ödevin önüne büyük bir engel olarak çıkarmakta; sizi merkezi sınavların dar koridorlarında kıpırdayamaz, nefes alamaz hale getirmektedir. Test sorularından başınızı kaldırıp memleket sorunlarına kafa yormanız, ülkemizin geleceği açısından hayatidir. 

Öte yandan Cumhuriyet’imiz “reklam arası” görülmüş, “kapatılması gereken bir parantez” olarak değerlendirilmiş, iki büyük önderine “iki ayyaş” denmiş; hatta Hitabe’ne karşı, gençliği ve aydınlanma devrimimizin bütün değerlerini yok sayarak “Anadolu kıtası büyüklüğündeki dava taşını da gediğine koy”maya çağıran, “karşı hitabeler” yazılmış; buna karşın ülkenin bağımsız, Cumhuriyet’in daim olmasını umursamayan muhalefetin “helalleşme”yi nerelere vardıracağını bile bilinmemektedir…

Yani 100 yıl sonra iş başa düşmüştür yine! İşin zordur genç arkadaşım, ama sana inancım ve güvenim tamdır, dün olduğu gibi bugün de!

Yorum bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir