Özelleştirilen Enerji Üretiminin Ülkemizde Oluşan Ekolojik Etkileri

Küresel salgın, ekonomik kriz ve enerji fiyatlarındaki artışlarla beraber gelen geçim sıkıntısı, ülkemizde birçok tartışmayı beraberinde getirdi. Özellikle enerji fiyatlarındaki artışlar, üretim sektörünü yaraladığı gibi hane halkına çok ciddi bir geçim yükü bindirdi. Mevcut hükümetin, enerji ihtiyacını çözmek için uzun vadeli ve ayağı yere basan programlar yapmak yerine; kısa ve kolay yoldan, üstelik ahbap-çavuş kapitalizmi içinde hem yurttaşı hem de çevrenin geleceğini yok edecek icraatlarına şahit oluyoruz.  Konuyla ilgili tartışmaların da sadece iktisadi ve siyasal bağlamda dönmesini yeterli görmüyorum; çünkü bu ülkede yaşayan herkesin, temiz bir havaya, toprağa ve özellikle suya yaşamsal ihtiyacı var. Bu konuda tartışılan konular bu gerçeklikleri konunun dışında bırakıyor. O halde salt iktisadi ve politik tartışmaları yürütmek için konuyu biraz farklı ele almamız, hatta bütüncül bakmamız gerekiyor. Suyun temiz akmadığı, havayı temiz solumadığımız, gıdayı sağlıklı tüketmediğimiz, toprağı temiz olmayan ve insanların sağlıksız nesiller yetiştirme potansiyeli yüksek bir coğrafyada, enerji ve özelleştirmeler sorunsalını konuşacaksak, ekolojiyi de dahil etmemiz gerekiyor. 

Son yıllarda bir “sürdürülebilirlik” kavramı türetildi. Üstelik bir sıfatı gibi birçok kavramın önüne getirildi. Sürdürülebilir çevre, sürdürülebilir büyüme, sürdürülebilir ekonomi, sürdürülebilir enerji, tarım … diye uzuyor liste. Kapitalizmin geliştirdiği bu kavram, her zaman karşımıza çıkıyor. Üstelik bu kavramı kimse sorgulamıyor! Dünyanın sonuna mı geldik ki böyle bir koruma düzenine, hatta buna duyarlı insanlar üzerinden kâr elde etmek için yeni satış stratejilerine ihtiyaç duyuluyor? Sürdürülebilirlik kavramı çok uzun bir konu burada bağlantılı olduğu için kısaca değinelim. Sürdürülebilirlik doğayı ve emeği sömürmenin yeni kılıfıdır. Enerjinin sürdürülebilirliğiyse ülkemizde de şahit olduğumuz en vahşi sömürüdür.

“Yeşil enerji” diye karşımıza çıkardıkları güya temiz enerji elde etme uygulamaları, ülkemizde bilimsel bir temelde olmasına rağmen, uygulamaya bakınca farklı bir kimliğe bürünmektedir. Yazının konusu temiz diye nitelendirilen tüm enerji üretimleri değildir. Araştırmalarım sonucu,  elde ettiğim çeşitli akademik literatürden ülkemizde faaliyet gösteren; HES (hidroelektrik santral) ve JES (jeotermal elektrik santral) üzerinden konuyu ele almaya çalışacağım.

HES’ler

Hidroelektrik santralların nehirler üzerine yapılanları özellikle son yıllarda çevre dostu bir enerji üretim tipi olarak gerek dünyada gerek ülkemizde tercih edilmeye başladı. Basında bize yansıltıldığı kadar pek bir sorun gözükmüyor; ancak yöre halklarında ve çevre gönüllüleri tarafından çok ciddi mücadeleler veriliyor; neden? Kısaca özetlersek; 2001 yılında Türkiye Elektrik Piyasası Kanunu’nda yapılan bir değişiklikle, hidroelektrik üretimi için nehir sularını kullanım hakkının özel girişimcilere 49 yıllığına verilmesinin yolu açıldı. Bu gibi HES projeleri hem çevresel yıkıma hem de toplumsal çatışmalara yol açmaktadır. HES’lerde derenin (nehrin) suyu tüneller vasıtasıyla yönlendirildiğinden suyun aşağı akımı ve yukarı akımı arasındaki bağlantı kesilmekte; bu durum nehir ekosistemlerini, balık göçlerini ve nihai olarak nehirlerin etrafında yaşaya tüm canlılar ile insanların yaşamlarını etkilemektedir.(1)

Yukarıdaki şekilde basitçe verilen Türkiye örneğinde;

1- Yasal yolla suyun kullanım haklarının devasa çapta özelleştirildiğine,

2- Suyun fiziksel anlamda, su yönünün, suyu senelerce kullanan yerel halktan başka bir yöne saptırıldığına,

3- Siyasi güçle; özelleştirilmiş hidroelektrik gelişimini meşrulaştırmak için politikaların ve yasaların yeniden tanımlanmasına (koruma altına girmiş alanlar ve toprakların haklarının imara açılmasına) şahit olmaktayız.

Tokat Reşadiye ilçesinde HES üzerindeki araştırmada şöyle çarpıcı saptamalar var:  Tespitlerimize göre çalışma sahasında Reşadiye HES’lerinin bitki örtüsü, toprak ve su kaynakları üzerinde pek çok olumsuz etkisi söz konusudur. Bunların başında nehir ekosisteminin devamını sağlayacak can suyunun yetersizliği gelmektedir. Üç santralın art arda sıralanması nedeniyle su akarsu yatağını görmeden yeniden kanala alınmakta, bu durum nehir ekosistemini olumsuz etkilemektedir.(2) Görüldüğü üzere sözleşmelerde,  can suyu olarak yatağa verme zorunluluğu olan yüzde 10 oranında su bile nehir ekosistemine verilmemekte, çevredeki orman, canlı türleri ve vatandaşlar bu durumdan olumsuz etkilenmektedir.

Bu projelerde taşkın olasılıklarının da göz ardı edildiğini ve bunun sonucunda da sellerin yaşandığını Karadeniz’deki araştırmalarda raporlanmıştır. (3)

HES’lerin Türkiye genelinde doğurabileceği çevresel sonuçlar

Bu konuyu birkaç madde üzerinde açalım;

1- Planlama aşamasındaki sorunlar

Ülkemizdeki HES projelerinde akarsuyun ekonomik, toplumsal ve kültürel değeri genelde göz ardı edilmektedir. Proje sadece enerji ihtiyacı olarak değerlendirilip çevresel ve toplumsal boyutu değerlendirilmemektedir.

2- Yapım aşamasındaki sorunlar

Elektrik iletim hatlarının sebep olacağı orman yangınları en başta gelen risktir. Dinamitle alan açılması da hava ve toprak kirliliğine yol açmakta, bölgede yaşayan canlıları da etkilemektedir. Hafriyat taşınması sorunludur. Aşırı gürültü, toz, yoğun trafik sonucunda doğal alanın tahribata maruz kalması başlıca sorunlardır. Ayrıca yamaçlı alanlarda yapılan HES projelerinde erozyon ve toprak kayması riski ortaya çıkmaktadır. Yeraltı sularına ve geriye kalabilen yerüstü temiz sulara da ciddi zarar verme riski vardır.

3- İşletme evresindeki sorunlar

Nehir yatağındaki suyun büyük çoğunluğu kullanılmaktadır. Nehir suyunun akış hızı, miktarı değişmekte, bu yüzden nehir tabanında, derinliğinde önemli değişiklikler olmaktadır. Bu da nehir ekosistemini ciddi bir biçimde tehdit etmektedir. HES’ler suyun büyük kısmını tuttuğu için yeraltı sularını azaltmakta ve sulak alanların kurumasına da sebep olmaktadır. Su kalitesi bozulmakta, oksijen miktarı azalmakta ve kendini temizleme olanağı da kalmamaktadır.(4)

Jeotermal sorunu

Temiz enerji diye sunulan bir başka enerji elde etme metodu da jeotermal enerji santrallarıdır. Ege bölgesi başta olmak üzere birçok bölgede sayısı gittikçe artıyor. Dünyada da temiz enerji olarak tanıtılan bu sitemin olmazsa olmaz üç kuralı var: “Santralların yaşam alanlarından uzağa kurulması, yeraltından çekilen akışkanla birlikte gelen ve yoğunlaşmayan gazların atmosfere salınmaması ve akışkanın bir damlasının dahi yerüstüne deşarj edilmemesidir.”

TMMOB raporunun girişinde sorun şu şekilde açıklanıyor: “ Ege bölgesinde ve özellikle Aydın’da; daha fazla kâr odaklı, çevresel tahribatların görmezden gelindiği ve buna ilişkin önlemlerin alınmadığı, kuyu ve nakil hatlarının ovayı bir örümcek ağı misali örttüğü, vahşi deşarj yöntemlerinin uygulandığı ve bölgenin geri dönülemez tahribatlara uğradığı bir uygulama söz konusudur.” (5)

Özellikle Aydın iline ait Germencik ilçesinde birçok göçük meydana gelmiş ve tarımsal araziler, zeytinlikler hasar görmüştür.

Jeotermal santralların çeşitli olası etkileri şunlardır:

– Gaz emisyonları

– Su kirliliği

– Katı emisyonları

– Arazi çökmesi

– Sismik tetikleme

– Heyelan tetiklemesi

-Doğal hidrotermal oluşumlara müdahale

– Doğal yaşam habitatına ve bitki örtüsüne müdahale

– Katastrofik olaylar

Konuyu uzatmak niyetinde değilim; ancak ülkemizdeki bir JES yakınından aracınızla geçerseniz, belki termik santral kadar rahatsız olmasanız da, çevreye çıkan gazı, deşarj edilen suyu ve çevreye etkisini görebilirsiniz.  Bu konuda olumlu yazdırılan birçok kaynağın yanında, olumsuz örnekleri göz önüne seren bilimsel yazıları okumanızı tavsiye ediyorum.

Sonuç

Elbette her hanenin, üretim sektörünün enerjiye ihtiyacı var. Öyle bir çağa geldik ki cep telefonunu şarj etmeden yaşayamayacağımızı hissediyoruz ve yaşamımızı bu doğrultuda sürdürüyoruz. Ancak bize yeşil veya sürdürülebilir enerji diye yutturulan her şey masum mu? Öncelikle ekonomi-toplum-doğa ilişkisinin yönünü sağlıklı ve gelecek kuşaklar adına doğa-toplum-ekonomiye çevirmemiz gerekmez mi? Keza üretim-tüketim ilişkisi de tersine çevrilmesi gerekir. Klasik iktisat biliminde hep tartışılan ve halk tarafından karıştırılan büyüme-kalkınma tanımını da artık iyice aydınınlatmalıyız.

Homo sapiens’in yeni bir yaşamsal etik değere ihtiyacı var. Kıt kaynakların gerçekçi şekilde farkına varan kapitalizmin kârını katlama adına öğütlediği sürdürülebilirlik ve büyüme kavramları bunun da bir ipucu: kapitalizm belli ki can çekişiyor! Enerji konusunda ülkemizde yürütülen ahbap çavuş kapitalizmi sayesinde hem insanların yaşam alanları, hem de doğa geri dönülmez bir biçimde tüketiliyor.  Üstelik bu projelerin yapımında devlet bankalarından verilen ucuz krediler de bize, 49 yıllığına arazi ve su kaynaklarını talan eden firmaların nasıl yağlı bağlı ekmekler yediklerini gösteriyor. Devlet bu üretim firmalarının faliyetlerini hiçbir şekilde denetlemediği gibi daha proje aşamasında bile ÇED( Çevresel Etki Değerlendirilmesi) gerekliliğini sorgulamıyor. Devlet nazarında bilim uykuya yatmış. Elbet enerjiye ihtiyacımız var, ancak ekolojiyi böyle acımasızca yok etmeye devam edersek, sapiens’in geleceğinin olmadığını söylemek için kâhin olmaya da gerek de yok. 

Kaynakça

HES KONULARI:

(1)- Mine İşlar, Türkiye’de Özelleştirilmiş Hidroelektrik: Bir su gaspı vakası?

https://www.suhakki.org/2013/09/turkiyede-ozellestirilmis-hidroelektrik-bir-su-gaspi-vakasi/embed/#?secret=c0m4bbzOUT

(2) Yrd. Doç. Dr. Vedat Karadeniz – Doç. Dr. Erdal Akpınar- Doç.Dr. Adem Başıbüyük, Nehir Tipi Hidroelektrik Santraller ve Çevresel Etkileri (Reşadiye HES Örneği) https://www.researchgate.net/publication/315728235_NEHIR_TIPI_HIDROELEKTRIK_SANTRALLER_ve_CEVRESEL_ETKILERI_RESADIYE_HIDROELEKTRIK_SANTRALLERI_ORNEGI_River_Type_Power_Plants_And_Their_Environmental_Effects_The_Sample_Of_Resadiye_Hidroelectricity_Power

(3) Osman Üçüncü-Öner Demirel, HES Projelerinin Olumsuz Çevresel Etkileri Üzerinde Alınacak Önlemler ve Koruma Eylemleri, Kılıçlı Regülatörü ve HES Projesi Örneği

https://dergipark.org.tr/tr/pub/peyad/issue/54794/759256

(4) Yrd.Doç.Dr. Murat Yaman-Fatih Haşıl, Çevre Sorunları Açısından Hidroelektrik Santralleri (HES) Üzerinden Bir Araştırma

https://dergipark.org.tr/tr/pub/ijar/issue/34778/384934

(5) http://www.tmmob.org.tr/icerik/aydin-ilindeki-yeni-jes-ihaleleri-iptal-edilmeli-mevcut-tesislerde-kamusal-denetim-etkin-bir

Yorum bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir