Siyasette popülizm, siyasilerin iktidar olabilmek için verdiği tavizler ve siyasi iktidarların da seçim ve referandumaşamalarında oy toplamak için başvurdukları bir nevi seçmenlere verilen rüşvetlerdir. Popülizm yolunda siyasi iktidarlar, millive manevi değerleri, kamu kaynak ve imkânlarını taraftar kazanmak için istismar eder. Popülizm geniş anlamda biryolsuzluktur.
Büyüme ve kalkınma için ekonomide mevcut kaynakların en etkin şekilde kullanılması ve adil dağıtılması gerekir. Popülizmde ise aynı kaynaklar etkinlik kriterlerine göre değil siyasi karşılığına göre dağıtılır.
Popülizm (halkçılık) ve popülist (halkçı) kelimeleri tarih içinde anlam değiştirmiştir. Popülizm sözü 1891 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin orta batı ve güney bölgelerindeki çiftçiler ve işçiler tarafından, hak talebiyle başlatılan bir hareket için pozitif anlamda kullanılmıştır.
Halkçılık anlamında siyasilerin vaat ettiği sosyal politika önermeleri, kamu hizmetlerinde halka öncelik gibi söylemler popülizm değil, iktidar alternatifi olabilmek için koyulan hedeflerdir.
Birçok düşünür, bulunduğumuz yüzyılı popülizm çağı olarak yorumlamaktadır. Ben de bu yoruma katılıyorum. Freedom House 2017 raporunun başlığı “Popülistler ve Otokratlar: Küresel Demokrasiye Karşı Çifte Tehdittir” diyor.
İleri demokrasilerde popülizm tutunamaz. Halk tarafından kısa sürede anlaşılır. Kurumsal devlet ve demokratik kurumlarmüdahale eder. ABD’de Trump’ın popülizmi, başkanlığı döneminde bağımsız yargı ve senato tarafından frenlendi. Sonrasında da tutmadı.
“Popülizm nedir” kitabının yazarı Müller “Popülist Politikacılar sadece ve sadece kendilerinin halkı temsil ettiğini iddia eder. Mesela bir parti kongresinde muhaliflere meydan okurken, ‘Biz halkız, siz kimsiniz?’ diye açıklama yapan T.C. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı düşünün.” diyor.
Müller aynı kitabının bir yerinde de “Popülistler halkın tek temsilcisi olduklarını söyleyerek, kendi iradelerini meşrulaştırırlar.Böylece yaptıklarını açıkça üstlenebilirler. Yolsuzluklarının ortaya çıkmasının da neden bunlara nadiren zarar verdiğini de buşekilde anlayabiliriz.” diyor ve örnek veriyor: “Türkiye’de Erdoğan ya da Avusturya’da aşırı sağ siyasetçi Hilder’i düşünün, takipçileri bunların yaptıklarını, halk için, bizim için yaptı diye yorumluyorlar.” (Jan-Werner Müller, Popülizm nedir? Çev: Onur Yılmaz, İstanbul, İletişim yayınları, 2016, s: 17)
Günümüzde siyasi popülizm, eğitim ve kültür seviyesi düşük, biat kültürü olan ülkelerde daha çok kullanılıyor ve siyasette kullananlar için başarı getiriyor. Gelişmekte olan otoriter yapılarda, otokrasinin devamı genellikle partizan ve militan yetiştirmek ve bunları beslemekle ayakta kalıyor. Beslemekte temel kaynak, kamu kaynaklarıdır. Bu nedenle, bu gibi ülkelerde yolsuzluk yapısallaşmış, sistemin bir parçası haline gelmiştir. Dahası korku imparatorluğu yaratılarak, Kamuoyunun yolsuzluğa karşı tepki refleksi yok edilmiştir.
Bu ülkelerde popülizm ya doğrudan veya kılıfına uydurularak yapılıyor. Kamu kaynakları uygun mevzuat çıkarılarak veyadoğrudan doğruya siyasi çıkar için kullanılıyor.
Demokrasinin gelişmediği gelişmekte olan ülkelerde, Denetim mekanizmaları da yetersizdir. Halk yolsuzluk ve popülizmin toplumsal zararları konusunda yeterli bilince sahip değildir.
Popülist politikacılarla ilgili bazı tespitler ve genellemeler yapmak mümkündür:
1. Popülist politikacılar, devleti kendi mülkleri gibi görürler. Devlet imtiyazlarını ve imkanlarını daha rahat kullanmak için muhalefeti sustururlar.
Türkiye’de 2017 başkanlık referandumundan sonra TBMM İç Tüzüğü değiştirilerek muhalefetin konuşma hakkına sınır getirildi.
2. Popülist politikacılar kendilerini frenleyen demokrasinin kurumsal yapısını değiştirerek devleti ele geçirir, bürokrasiyi, yargıyı, basını ve gönüllü sivil toplum örgütlerini kontrol ederler.
Türkiye’de her seçimde devlet kaynakları ve çalışanları iktidar partisine çalışıyor. Mülakat sistemi ile liyakat esası kaldırıldı. Cumhurbaşkanı bugüne kadar soldan bir rektör atamadı. Fiili veya ideolojik olarak partiye yakın olanlar rektör atanıyor. Viktor Mihaly Orban, 2010 yılından beri Macaristan Başbakanı olarak görev yapmaktadır. Macaristan’da ViktorUrban, önce devlet memurları yasasını değiştirdi. Tarafsız memurları tasfiye ederek, devlete kendi memurunu yerleştirdi. İlave olarak yargı bağımsızlığı istemediğini söyledi.
3. Popülistler, iktidarı sürdürmek için her seçimde daha fazla taviz vermek zorunda kalırlar.
Türkçe konuşan ülkeler parlamenterler asamblesi üyesi olarak Bakü ve Gence’de zaman zaman bulunduğum 2011 yılına kadar konuştuğum insanlar, devlette tayinlerin liyakate göre değil parayla satıldığını, toplanan bu paraların da bürokrasi yoluyla üst makamlara kadar gittiğini, söylerlerdi.
Bu yolla Azerbaycan’da rüşvet sistemi hem memurların düşük maaşa itiraz etmemelerini sağlıyordu, hem de bürokrasinin iktidar için siyasi desteği sağlanmış oluyordu.
Türkiye’de siyasette din ve inanç popülizmi de yoğun şekilde kullanılıyor. Eğitimde imam hatiplere ağırlık verilmesi, Diyanet İşleri Başkanlığı’na yılına göre 7-10 bakanlıktan daha fazla ödenek konulması, camilerde hoparlörlerin sesinin yükseltilmesi, dini vakıflara, cemaatlere ayrıcalık ve imtiyaz verilmesi ve devletten destek sağlanması, siyasilerin propaganda sırasında dini ve dinî unsurları kullanması, din popülizminin örnekleridir.
Türkiye’de bütçeler içinde yatırımların payı yüzde 6 oranındadır. Bütçenin yarıdan çoğu transfer harcamasıdır. Transfer harcamaları içinde hane halkına yardımlar I ve II kalemleri yatırımlardan daha fazladır. Elbette devlet sosyal amaçlı yardım yapar. Ama bugünkü iktidarın yaptığı oy için para dağıtmaktır.
4. Popülist politikacılar, kamusal kaynakları pervasız kullandıkları için iktidarı bırakmak istemezler.
Korku ve panik yaşayan dikta rejimlerini kendi güvenlik örgütlerini kurar. Hitler’in SS’leri, İran’da devrim muhafızları, ideolojik militanlardan oluşan özel güvenlik güçleridir.
Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu çok yönlü kronik krizin temelinde popülist politikalar yatıyor.