Savaşa Dönüşen Yapısal Ekonomik Krizin Seyir Defteri

24 Şubat 2022 tarihinde başlayan Ukrayna krizi, neden dünya savaşına dönme potansiyeli taşıyor?

Üretime dayalı ekonomilerle, spekülasyona dayalı ekonomilerin çatıştığı yere mi geldik?

Yaşadığımız ekonomik yapının, yapısal krizi ne demek?

Amerika hegemonyasının bittiği yerde miyiz? Bitmekte olan Amerikan hegemonyası, savaşla mı bitecek?

Ukrayna’dan sonraki Ukrayna, Tayvan mı olacak?

Bu yazıda, Ukrayna özelinde, dünya genelinde gelişen bu sorulara, cevap aramaya çalışacağım.

Kolektif Batının Rusya’ya karşı, şimdilik vekalet savaşı olarak görünen, Ukrayna’daki savaş; birçok konuda bilinmeyenleri açıklar niteliktedir.

 Öncelikle Kolektif Batı deyince neyi kast ediyorum ona açıklık getireyim.

Amerika, NATO, Avrupa Birliği, İngiltere, Japonya savaşın bir tarafı olarak, şimdilik bir bütün gibi duruyor.

 Buna karşılık, Rusya’ya dost ya savaşa karşı ya da tarafsız duran ülkeler var.

Çin ve Hindistan, Kolektif Batının hegemonyasına karşı olmakla birlikte, Kolektif Batı ile ticareti devam ettirmenin süreceği varsayımı içindedirler.

Rusya’dan enerji tedarikini artırarak sürdürüyorlar. Hindistan, silah alımı bakımından tamamen Rusya’ya bağımlı Rupi ve Ruble ile alışveriş yapıyorlar.

Çin’i, Rusya’nın güvenlik garantisi merkezi olarak görmek mümkün.

Afrika’nın, Rusya ve Çin’e olan ilgisi, Batı kolektifine olan ilgisinden çok daha yüksek.

Amerika’nın Çin üzerinde yürüttüğü iki baskı var; Tayvan’ın bağımsızlığı ve Uygurlar.

Ancak derinlemesine baktığımızda, Batı Doğu ayrımı her geçen gün netleşiyor.

Batıdan gelen saldırgan sesler, Doğuyu fazla endişelendiriyor.

Doğunun ön cephesi olarak Rusya, Batının lideri olarak da Amerika ortaya çıkıyor.

Günümüzden on yıl önce, Brzezinki’nin şu cümlesinden ABD’nin Ukrayna hazırlığını anlamak mümkün.

Brzezinki; “Rusya içlerine Ukrayna’dan başlayarak girmek gerek”

Yani Amerika 2014 Faşist Darbe yönetimine gelmeden önce, Ukrayna’da hazırlıklar yapmış, devrimden sonra da sekiz yıl daha hazırlık yapmış.

Kolektif Batının Ukrayna hazırlığı on on beş yıl öncesine kadar gidiyor.

General seviyesinde örtülü savaşı yapacak elemanlar göndermiş, bir yandan örtülü savaşa hazırlanırken, öte yandan, finans kapital gereğince, devlet yönetimi içinde oligarklar aracılığı ile tam bir Rus düşmanlığı örgütlemesi yapmışlar.

Savaş başlamadan önce ve başladıktan sonra, Batı cephesinden gelen bazı ifadeleri burada sizlere aktarmak isterim.

Biden, Putin’i Rusya’dan göndereceğiz, Rusya’da rejimi değiştireceğiz”.

9 Mayıs II. Dünya Savaşı 77.ici yıldönümünde, Rusların Zafer kutlamalarını, Putin’in, “Zafer Manyağı” olduğunu söyleyerek anmaları. (Alman Medyası)

Amerikan dış politikasını anlamak için Senatör Lindsey Graham’a kulak verelim. Graham “Putin’i oradan alalım.

Çin’de rejimi değiştirelim.

Amerikan siyaset sınıfının, Amerika’nın ağır silah donanımına güvenerek, nasılda devlet yönettiğini bu cümleden anlamak mümkün.

İki büyük devlet ile aynı anda savaşacağını sanan bir yaklaşım. Tayvan’a yaptığı ziyarette, “sizin savaşını bizim savaşımızdır” ifadesini kullandı.

Bunlar böyle saçma sapan görüşler ileri sürünce, Putin’de bunları sindirmek için, iki de bir, nükleer silahtan söz ediyor.

Ukrayna kriziyle birlikte Batı Doğu rekabetinin, artık rekabetten çıktığı ve sıcak çatışma alanına girdiğini görüyoruz.

Amerikan destekli ekonomik yapılanmanın sürdürülemez noktaya gelmiş olması, krizin de sebebidir. Bundan sonraki savaşın da sebebi olacaktır.

Ekonomik kriz derinleştikçe, savaş alanı da genişleyecektir.

 Başlangıçta, Ukrayna vekaletiyle sürdürülen savaş, Polonya ve Romanya’nın da Ukrayna alanına girmesiyle genişleme sürecine girecektir.

İşaretler bunu göstermektedir. İngiltere ve Amerikan bakanlarının günübirlik Polonya ve Romanya ziyaretleri tesadüf değildir.

Rusya ile Polonya’yı kapıştırarak bu işe başlamaları yüksek olasılıktır.

Ukrayna’ya Polonya tankları zaten geldi. Alman tankları da öyle.

Rusya’yı daha fazla kışkırtmaya devam etmelerinin bir sebebi de Rusya’yı Transdinyester ve Moldavya’ya sokmaktır. Savaşı genişletme ve yıpratma savaşını derinleştirme…

Amerikan stratejisi başlangıçta, yıpratma, yıpranan Rusya’yı ekonomik olarak teslim alma olarak göründü.

Lakin bu stratejinin Batı Kolektifini daha kötü etkilediğini gördük.

Amerikan yaptırımları, zaten bozulma eğiliminde olan Amerikan ekonomisini daha da kötü etkiledi.

Batı kolektifinde enflasyon yükselirken, Rusya’da Ruble değer kazanmaya başladı. Kriz başlangıcında 1 Dolar 84 Ruble iken şimdi 1 Dolar 61 Ruble oldu.

Amerikan dolarını rezerv döviz olma miktarları gittikçe düştü. 58,3.

Karşılıksız ve sınırsız basılan Dolar, Dünya ticaret parası gücünü kaybettikçe, kaybetmeye devam etti.

Amerika kendi içerisinde yapısal dönüşümleri gerçekleştirildiğinden- finans sektörü ve reel sektör arasındaki çıkar çekişmeleri çözülmediğinde, Amerika’da reformlar gerçekleşmiyor.

Amerika’nın eski model arabayla, gideceği yol gittikçe azalıyor.

Yaptırımlar, uluslararası antlaşmaları tıkıyor. Kurumların işlememesine sebep oluyor.

Tedarik zincirleri kopuyor, enflasyon artıyor, dünya ekonomisini yıkım noktasına getiriyor.

Dolar kullanan ülkelerin iç işlerine Amerika müdahale ediyor.

Amerikan Dolarının sadece Amerika menfaatlerini sağlayan bir finans aracı olması, dünya halklarını fakirleştiriyor.

Dolar gittikçe değişim değeri olmanın dışına çıkıyor. Zaten bu durum Amerikan ekonomisinin, hızla zayıflamasına ve krizlerden çıkmamasına sebep oluyor.

Rusya’nın ekonomisinin reel ekonomiye ve enerjiye dayalı olması, Amerikan ekonomisine gör daha dayanıklı olduğunu gösteriyor.

Rusya’nın da krize hazırlıklı olduğunu görüyoruz. Rusya’nın Çin ile Limitsiz Antlaşması, Hindistan’da enerji satımında %60 artım bunları gösteriyor.

Rusya Merkez Bankası Başkanı Rusya beş yıl dış kaynağa ihtiyaç duymadan kendisini idare edebilir dedi.

Rusya yaptırımlara Soğuk Savaş döneminden de deneyimi olduğundan, halkını fedakarlığa kolay ikna edebiliyor.

Kapitalizmin yapısal krizden çıkabilmesi bir savaşı zorunlu kılıyor. İlk cephenin Ukrayna cephesi olduğu kesin.

Yukarıda anlatmaya çalıştığım koşullar altında; eğer ülkemizi sual ederseniz, Batı kolektifine aşırı bağlılığımızı göz önüne aldığımızda, Batının bozgununu paylaşmakta olduğumuzu söyleyebilirim.

Yorum bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir