A-) Partileri anlama kılavuzu
Nasıl ki dernekler T.C. Anayasasına ve 5253 Sayılı Dernekler Kanunu’na tabi olsalar da, cumhuriyeti ve Atatürk ilkelerini savunmayanlar, devrim kanunlarınca yasaklanan tarikatların uzantıları, hatta merkezi ABD’de, kendileri emperyalizmin uluslararası bilmem kaçıncı şubesi durumundaki dernekler bile olabiliyorsa, partilerin durumu da benzeridir.
Bütün Partilerin 22 Nisan 1983 tarihli 2820 Siyasi Partiler Kanunu’na ve TC Anayasasına göre kurulmuş olmaları, hepsinin vatansever, cumhuriyetten ve halktan yana olmalarına yetmemektedir. Atatürk cumhuriyetini miras kabul eden, ilerleterek sürdürmeyi amaçlayan da, Atatürk Cumhuriyetine mesafeli duran da, emperyalist merkezlere danışmadan iş yapmayan da, terör örgütlerinin sivil uzantıları da olabilmektedir. Türkiye Cumhuriyeti devletini kastederek, “dünyanın son sosyalist devletini yıktıklarını” Meclis binasından ilan edenler de, Türk devletini emperyalist devletin içinde eritmeyi amaçlayan da olabilmektedir.
Ekonomi, sosyal yaşam, eğitim, kültür, güvenlik, sağlık, kamu düzeni, mahalli idareler, bölüşüm ilişkileri, bağımsızlık, cumhuriyet, bilim, kadın, çocuk gibi sayısız olgunun her biri diğeri ile bağlantılıdır, diğerini etkilemekte ve onlardan etkilenmektedir.
Böylesine karmaşık parti yelpazesinde, vatandaşların partilerin bütün fikirlerini bilmesi mümkün olmayabilir. Bu durumda, “partileri anlama kılavuzu” diyebileceğimiz ana başlıkları incelemek gerekmektedir. Partilerin bu konulardaki düşüncelerini, tavırlarını bilmek, hem o partiyi tanıma, hem de diğerleriyle kıyaslama olanağı verecektir.
Kılavuz değerindeki ana başlıkları şöyle sıralayabiliriz;
1-) Bağımsızlık
Partilerin büyük kısmının programında ve diğer temel belgelerinde, ABD ve AB emperyalizminden söz edilmemekte, NATO’dan, “içinde bulunması gereken bir örgüt” gibi söz edilmektedir.
ABD ve AB emperyalizminden hiç söz etmemek, gizlemek, adları geçirilse bile yumuşatarak anmak, ülkemize yaşattıkları büyük acılardan söz etmemek, verdikleri zararların nasıl düzeltileceğine hiç değinmemek, parti programlarında sık gördüğümüz durumdur ki, bu tutum, Türkiye Cumhuriyeti’nin çıkarları yerine emperyalizmin çıkarlarını savunmamın kurnaz bir taktiği olmuştur.
Oysa bağımsızlık konusu, toplum hayatındaki bütün konuları etkileyen baş unsurdur.
Bir partinin programı Kurtuluş Savaşı’ndan güç almıyor, Cumhuriyet devrimlerine yaslanmıyor, ABD ile ülkemiz aleyhine yapılmış anlaşmaları yırtmayı amaçlamıyor, AB’yi iç ve dış politikalarımızın üst belirleyeni olmaktan çıkarmayı, AB’ye katılma yönündeki adımları geri çekmeyi hedeflemiyorsa, NATO’dan çıkmayı, ordumuzu NATO’ya bağımlılıktan kurtarmayı, ülkemizdeki bütün yabancı üsleri millileştirmeyi amaçlamıyorsa, diğer konulardaki amaçlarının fazla hükmü olmayacaktır.
2-) Vahşi kapitalizm ve piyasacılık mı, halkçı, kamucu, planlı ekonomi mi?
Bir toplumun nasıl yaşayacağı bu soruya verilecek yanıttadır. Sanatta, bilimde, sanayide, tarımda, eğitimde, kültürde ve sağlıkta, bireyin, ailelerin ve toplumun yaşam kalitesinde ve sayısız olguda belirleyendir. Tercihinizle sanayiyi veya tarımı çökertebilir, emekliyi perişan edebilir, işsiz sayısını tırmandırabilir, ülkeyi yabancı tekellerin işgaline uğratabilirsiniz. Ya da kısa sürelerde dünyanın hızla kalkınan, sadece tarımda değil, sanayide de kendine yeten ülkeleri arasına girebilir, işsizliği çözebilir, emeklinizi mutlu edebilirsiniz.
O halde bir partinin programında “kamucu, halkçı ve planlı ekonomiden” söz edilmiyor, “piyasa ekonomisi”, “liberal ekonomi”, “küresel ekonomik değerler” amaçlanıyorsa, vatandaş bilmelidir ki, ülkemizin yaşayacakları kaçınılmaz olarak ilk şıktaki felaketler olacaktır.
O halde parti belgelerinde sadece başlıklara değil, satır aralarına da bakmak lazımdır. Bazen asıl niyetler ayrıntılarda gizlenebilmektedir.
3-) Cumhuriyet ve laiklik
Bağımsızlık ve kamucu-halkçı ekonomi, ancak kralların, sultanların iktidarının halka devredildiği,iradelere ve inançlara ipotek koyan tarikat merkezlerinin kapatıldığı, inanç tercihlerinin özgürce yapılabildiği toplumlarda olabilir. Devrim kanunları, toplumu özgürleştirmek, bireyin iradesini teslim etmek içindi.
Bugün ise kimi partiler, alenen cumhuriyete ve laikliğe karşı konumlanmaktalar.
Ürkek tavırlar sergileyenleri, cumhuriyet ideolojisine, devrim kanunlarına hak ettiği değerde yer vermeyenleri, geçiştirici söylemlerle savuşturanları da görüyoruz.
Partileri tanımak isteyenler, parti belgelerinde, partiyi temsilen yapılan açıklamalarda net duruşlar aramalıdırlar. Silik ifadeler, sadece ülkenin değil, toplumun ailelerin ve bireylerin de hayatını zehirleyen süreçleri beslemektedir.
4-) Üniter devlet
40 yıldır, milletimizin barış içinde ve kardeşçe yaşamasını dinamitlemeye, etnik, dini ve mezhepsel farklılıkları kaşıyarak yurttaşlarımızı birbirine düşman etmeye çalışan terör örgütleriyle mücadele edilmektedir. Amerikan emperyalizminin “kara gücüm” dediği bu bölücülük, sivil toplumculuk, anadil, yerel yönetim gibi alanlardan hayatımıza sokulmak istenmiştir.
Ülkemizin ve halkımızın geleceğini umursamayan birçok partinin, programlarında ve diğer resmî belgelerinde bölücülüğü okşadıklarını, meşrulaştırmaya çalıştıklarını, ülkenin kaderini belirleyenler arasına sokmaya çalıştıklarını görüyoruz. Bunlar, milletimizin birbirine boğazlayacağı, ülkemizin emperyalist egemenlikler altında karanlıklara sürükleneceği süreçler kapı açan tehlikeli niyetlerdir.
Yurttaşlarımızın, bölücülüğü şu ya da bu şekilde okşayan tavırlardan uzak olması, parti programlarını bu süzgeçlerden geçirmesi gerekmektedir.
5-) İşçi sınıfı ve bölüşüm ilişkileri
Üretilen değerlerin nasıl paylaşılacağı, hangi sınıfın ne kadar pay alacağı, tarihin en temel sorunu olmuştur. Bugün de toplumun önde gelen sorunlarından biridir.
Üreticilerin paylaşıma karar verilen süreçlerden uzak tutulduğu, bizzat kendilerinin ürettiklerinden en az payları aldığı, üretim süreçlerinde olmayanların ise, hem karar verici olduğu, hem de aslan payını aldığı toplumlarda, topluma anlam kazandıran bütün değerlerin tehlikede olacağı açıktır.
Partilerin bu durum karşısında üç farklı tutum sergilediklerini görüyoruz.
İlk grup, açıkça üretmeden üretimden aslan payını alanların yanındadır. Programları buna göredir, çabalarının esası bu yöndedir.
İkinci grup, böyle bir sorun yokmuş gibi davrananlardır. Bunların sayıları epeycedir. Zaman zaman çalışanların dayanışmaz acıları için yaptıkları ile durumu kurtarmak içindir, emekçi seçmenlere şirinlik içindir.
Toplumsal birikimin esasını yaratan emekçilerin, özellikle de işçi sınıfının ürettiklerine el konması ve yarattıkları toplumsal zenginlikten mahrum edilmeleri, görmezden gelinmektedir. Sorunu gözlerden saklayarak, esasa dokunmayarak, üretici sınıfları, emekçileri sömüren, ezen sistemin devamına destek vermektedirler.
İşçisi, memuru, işsizi, emeklisi ile işçi sınıfı, toplam seçmen sayısının çok ezici nüfusunu teşkil ettikleri için, işçi sınıfını iktidarlardan karar süreçlerinden uzak tutmayı amaç edinen bu iki grup, seçim zamanlarında bu kalabalık seçmen kitlesinin oylarını alacakları aldatıcı politikalarla kendilerini seçtirmeyi de becermekteler.
Üçüncü durumdaki parti ya da partiler ise sömürüsüz, sınıfsız bir toplum arzulamakta, bu amaçla da üreticilerin, emekçi sınıf ve tabakaların çıkarlarını savunmakta ya buna gayret etmekteler.
İşçi sınıfına lazım olan, işçiyi seviyor görünen, dost görünen değil, bizzat işçi sınıfının kendi partisidir.
Parti programları aynadır. Gerçek niyetler oradadır.
1-) Parti programlarında işçi sınıfının sorunları ve sorunların çözümleri ne ölçüde yer bulabilmiştir?
2-) Milletimizin yüzde yetmişini aşan işçi sınıfı partinin tüzüğünde nerededir? Partinin yönetim kademelerinde, ilçe, il ve genel merkez yönetimlerinde işçilere yer ayrılmış mıdır? Ayrılmışsa eğer, oran göstermelik düzeyde midir?
3-) Milletvekili ve mahalli idare seçimlerinde işçi sınıfının mensupları hak ettikleri yerlerde aday olabilmekte midir? İşçi sınıfı temsilcilerinin seçilebilmesi olanağı sağlanmakta mıdır?
Bu gözlerle incelemek lazımdır.
B-) Sosyalist Cumhuriyet Partisi için işçi sınıfının önemi
Sosyalist Cumhuriyet Partisi’nin parti programını incelediğimizde, sınıfını programının merkezine yerleştirdiğini, kurmayı düşündüğü büyük geleceğe işçi sınıfının önderliğindeki hamlelerle varmayı planladığını görüyoruz.
Parti programının “Amaç: insanlığın büyük uyum dünyası” başlıklı 2. Maddesi, bu niyeti şöyle anlatmaktadır;
“Sosyalist Cumhuriyet Partisi’nin amacı, işçi sınıfı önderliğinde bütün milli sınıfların iktidarını gerçekleştirerek Kemalist Devrimi tamamlamak ve Cumhuriyet Devrimimizin “Cumhuriyetçilik, milliyetçilik, halkçılık, devletçilik, laiklik ve devrimcilik” ilkelerini tam olarak hayata geçirmek ve Mustafa Kemal Atatürk’ün deyişiyle “arasız devrimlerle” insanlığın sınıfsız, sömürüsüz büyük uyum dünyasını gerçekleştirmektir.”
Sosyalist Cumhuriyet Partisi bu amacı için işçi sınıfımıza, 100 yılı aşan birikimine de güvenmektedir;
“Milletimizin emperyalizme karşı büyük mücadelesi, Cumhuriyet Devrimimiz ve işçi sınıfımızın yüzyılı aşan mücadele birikimi, en büyük esin kaynağımızdır.”[1]
Sosyalist Cumhuriyet Partisi, işçi sınıfının önderliğinde iktidarın ele alınmasından sonra da iktidarın elde kalması için ayrıca çaba göstermek gerekeceğini belirtmektedir. Bu safhada yapılması gerekenleri ve işçi sınıfına düşecek görevleri Parti Programının 5. Maddesinde şöyle tarif ediyor;
“Sosyalist Cumhuriyet Partisi, halk iktidarının kuruluşu ve Sosyalizm yolunda yürüme sürecinde, emekçi halkı seferber ederek, sömürünün, baskının ve yabancılaşmanın temelini oluşturan bütün üretim ve bölüşüm ilişkileri ile sınıfların ortadan kaldırılmasına; işçi ile köylü, şehir ile köy, kol emeği ile kafa emeği arasındaki farkların adım adım yok edilmesine, sınıflı toplumların ürünü olan ideoloji ve kültürü eleştirerek, geleceğin büyük uyum dünyasının insanının yaratılması mücadelesine önderlik eder.
Sosyalist Cumhuriyet Partisi’nin sınıfsız toplum hedefine yürümede güveneceği biricik güç emekçi halkımızdır.Dünyada emperyalist-kapitalist sistem devam ettiği ve dolayısıyla sınıflar olduğu müddetçe sınıf mücadelesi devam eder. Sosyalizm aşamasında sınıflar hala var olduğu için sınıf mücadelesi de kaçınılmaz olarak sürecektir. Bu mücadele iki sınıf, iki yol, iki çizgi arasındaki mücadeledir. İktidarın emekçi sınıfların elinde olması bu mücadeleyi, diğer sınıflı toplumlardaki mücadelelerden daha farklı kılar. Mücadelenin sağlıklı bir şekilde sınıfsız toplum hedefine ulaştırılması, bu mücadelenin İşçi sınıfı ile Burjuvazi, Bilimsel Sosyalizm ile Revizyonizm, Sosyalizm ile Kapitalizm arasındaki mücadele olduğunun bilince çıkarılması ile mümkündür.”[2]
Sosyalist Cumhuriyet Partisi, halk içindeki çelişmelere de işçi sınıfı penceresinden yaklaşmayı, sorunların çözümü için dayanak olarak seçmektedir. Parti programının 9. Maddesinde bu niyet anlatılmaktadır;
“Sosyalist Cumhuriyet Partisi, siyasal mücadelede işçi sınıfının bağımsızlığını ve öncülük görevlerini yerine getirmesi için gereken özeni gösterir. Bununla birlikte, diğer halk güçlerine ve örgütlerine karşı kıskanç davranmaz, onlarla kısır rekabete girmez, enerjisini emekçi halkın düşmanlarına karşı mücadeleye yoğunlaştırır.
Sosyalist Cumhuriyet Partisi, her somut durumda, kendi çıkarlarına göre değil; işçi sınıfının, bütün halkın ve ülkenin çıkarlarına göre düşünmeyi ve davranmayı ilke edinir.”[3]
Sosyalist Cumhuriyet Partisi, kuracağı yeni Türkiye’de, “Emekçilerin yönetime doğrudan katılmasının kurum ve mekanizmaları”nı geliştirmeyi amaçlamaktadır.[4]
Sosyalist Cumhuriyet Partisi, üreticilerin aynı zamanda yöneteceği bir düzen planlamaktadır.
“Üretim ve hizmet birimlerinde, bütün işçi ve çalışanların katılımıyla İşyeri Meclisleri kurulur. İşçi ve memur sendikaları, işyeri meclislerinin ve işyeri komitelerinin oluşturulmasında aktif rol üstlenecektir. İşyeri Komitesi, İşyeri Meclisi’nin yürütme organıdır. Emekçiler, işyerinin yönetimine İşyeri Meclisi ve Komitesi aracılığıyla katılır.”[5]
Benzer durum köyde ve şehirde de söz konusudur;
Köylerde… tarım işçilerinin ve köylülerin bütününden oluşan Köy Meclisleri kurulacaktır.”[6]
“İl ve İlçelerin halk meclisleri, emekçi iktidarının o il ve ilçedeki yerel organıdır. …işçi sendikaları, kamu çalışanları sendikaları ve meslek kuruluşlarının birer temsilcisi, Halk Meclisi’ne üye olarak katılır.”[7]
1-) Tarım işçileri ve köy emekçileri
Sosyalist Cumhuriyet Partisi,
“Demokratik halk iktidarı, toprak ağalığını, aşiret reisliğini, beyliği, şeyhliği, tefeciliği ve bu Orta çağ kalıntılarını” tasfiye ederek köy emekçilerini özgürleştirmeyi, toprak sahibi yapmayı ve köyün idaresinde yer almalarını sağlamayı amaçlamaktadır.
Tarım işçilerinin sosyal güvenlik, sendika ve bütün demokratik haklarını gerçekleştirmeyi”, yoksul ve topraksız köylüyü toprak sahibi yapacak olan “Toprak devrimini ve toprak dağıtımını, tarım işçileriyle yoksul köylülerin önderlik ettiği köylü kurullarının yürütmesini”,
Amaçlamaktadır.[8]
2-) Basında, bilimde ve sanatta emekçiler
SCP iktidarında,
“Basın özgürdür, sansür edilemez. Herkes izin almaksızın basın yayın faaliyetinde bulunma hakkına sahiptir. Devlet, yerel yönetimlere, sendikalara, çalışanların oluşturduğu örgütlere yeterli kâğıt ve basım araçlarını sağlar. Bu kurumlar aracılığıyla basın ve yayın hayatında çok sesliliği ve kültürel zenginliği özendirir.”[9]
“Üniversitelerin, akademilerin, derneklerin, sendikaların, kooperatiflerin ve çalışanların her türlü örgütlenmesinin devletten özerk ve özgür olarak bilim ve sanat faaliyetlerinde bulunmaları güvence altındadır.”[10]
3-) Emek seferberliği ve emeğe göre bölüşüm
Sosyalist Cumhuriyet Partisi, hem emek seferberliği ile işsizlik sorununu kökünden çözmeyi, hem sosyalist bölüşüm ilişkisini, emeğe göre bölüşümü hakim kılmayı, meta ekonomisini adım adım daraltmayı, parasız hizmetleri adım adım büyütmeyi ve emeğe göre bölüşümden ihtiyaca göre bölüşümün sağlanacağı sisteme ulaşmayı planlamaktadır. Bu plan şu maddelerde açıkça belirtilmektedir;
“Sosyalist Cumhuriyet partisi, sınıfsız topluma, “emeğe göre bölüşümün yapılacağı” kamucu bir sisteme dayanarak varmayı amaçlamaktadır. Bu dönemde de “sınıfsal tahakküm, sömürü ve yabancılaşmayı ortadan kaldırmak yoluyla özgürleştirdiği ülkenin emek gücünü tam kapasiteyle seferber ederek üretimi geliştirir.”[11]
“En büyük üretici güç emekçilerdir… Milli devrimci iktidar, bugün boşta gezen milyonlarca işsize iş sağlayarak yeni tarım alanları açmak, toprağı ıslah etmek; teraslama, sulama, orman alanlarını genişletme, denizlerimizi ve ırmaklarımızı koruyarak su ürünlerimizi geliştirme, doğal güzelliklerimizi halkın yararlanmasına elverişli hale getirme; turizm, yol, liman, baraj, bent ve diğer alt yapı kurumlarını inşa etme gibi emek yoğun yöntemlerle üretimde ve hizmetlerde patlama gerçekleştirecek ve halkın refahını geliştirecektir.
Emek seferberliği, dünya ölçeğinde ileri teknolojiler için gerekli kaynakları yaratmanın da yoludur.”[12]
“Milli devrimci iktidar, büyük üretimin halkın mülkiyetine geçmesi temelinde, ülke ekonomisinin belirleyici kesiminde “herkese emeğine göre” ilkesini uygular ve üretimin gelişmesine paralel olarak parasız hizmetleri ve toplumsal fonları adım adım genişletir; böylece meta ekonomisinin alanını daraltır ve sınıfsız toplumun “herkese ihtiyacına göre” ilkesini eğitim ve sağlıktan başlayarak, olanaklar elverdiği ölçüde devreye sokar ve yaygınlaştırır.”[13]
4-) Özelleştirmelere son, kamulaştırma ve millileştirme
Sosyalist Cumhuriyet Partisi, özelleştirmelere derhal son vermeyi, satılan bütün kurumlarımızı stratejik olanlardan başlayarak yeniden kamulaştırmayı, yabancı tekellerin ele geçirdiği kamusal işletmelerimizi millileştirmeyi ve kamulaştırmayı amaçlamaktadır.
Bu amaçlarını, “Kamu Mülkiyeti” başlıklı 57. Maddede, “Maden Zenginliğimizin Değerlendirilmesi” başlıklı 64. Maddede ve “Özelleştirmelerin İptali, Yeniden Kamulaştırma” başlıklı 77. Maddede belirtmektedir.
“Milli devrimci iktidar, ülke ekonomisi açısından stratejik öneme sahip sanayi kuruluşlarını, banka ve sigortaları kamulaştırır ve halkın ortak mülkiyetine geçirir. Böylece, emekçi halkın refahını sağlayacak büyük kamusal projeler ve hakça bölüşüm için gerekli kaynakları yaratır.
Üretim araçlarında halkın ortak mülkiyetinden ve emekçi topluluklarının ortak mülkiyetinden oluşan iki tür sosyalist mülkiyet, milli ekonominin hakim mülkiyet tipi ve üretimin gelişmesinde itici güçtür.” [14]
“Stratejik önemdeki madenler başlangıçta ve acil olarak derhal, diğer madenler en son özelleştirilenlerden başlanmak üzere kamulaştırılacaktır. Daha önceden verilmiş olan maden arama-işletme ruhsatları tümüyle gözden geçirilecek ve gerekli görülenlerin ruhsatı iptal edilecektir.”[15]
“Planlanan bütün özelleştirmeler derhal durdurulacaktır.
Stratejik kurumlarımızdan ve yabancılara satılanlardan başlanarak, özelleştirilen, ortaklık yapısı kısmen ya da tamamen değiştirilerek yönetimi yabancı sermayeye ya da yerli özel işletmelere devredilen ya da bunlarla paylaşılan İktisadi Devlet Teşekkülleri, Kamu İktisadi Kuruluşları ve bunların iştirakleri yeniden kamulaştırılacaktır.
Mahkemelerin özelleştirmelerini iptal ettiği kesinleşmiş yargı kararlarının uygulanmasını engelleyen kararlar ve uygulamalar tasfiye edilecek, zaman aşımı da gözden geçirilerek kesinleşen iptal kararları uygulanacak, işgal altındaki kurumlarımız tekrar kamuya kazandırılacaktır.
Özelleştirmelerle ilgili bütün işlemler soruşturulacaktır.
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ile Özelleştirme İdaresi Başkanlığı gibi çalışan, önemli kamu kurumlarımızın yok edilmesinde kritik sorumluluğu olan Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) kapatılacaktır.
Varlık Fonu’nun bugün olduğu gibi denetim dışında olmasına son verilecektir.”[16]
5-) Tek ölçü toplum yararı, kamu yararı
Sosyalist Cumhuriyet Partisi için en büyük ve tek ölçü, toplum yararıdır, kamu yararıdır. Bu hassasiyeti 81. Maddede özenle belirtmektedir;
“Kamu idaresi tarikatlardan temizlenecek, din, mezhep, siyasi çevre hâkimiyetine son verilerek, adamına göre iş değil, işe göre adam ilkesi uygulanacaktır.
Atamalarda eğitim, tecrübe ve yeterlilik esas olacak, mülakat sistemi özellik gerektiren görevler haricinde kaldırılacak, yapılan mülakatlar kayıt altına alınacak, şaibeli, kayırmacı uygulamaların önü kesilecektir.
Kamusal görevlerde toplum yararı, verimlilik ve mutluluk esas alınacak, insanları birbiriyle yarıştıran, kolektif üretim ruhunu parçalayan “performans sistemine” son verilecek, dayanışmacı ortak çalışma ruhu yeniden kazandırılacaktır.”[17]
6-) Sömürüsüz toplum, işçi haklarına güvence
Sosyalist Cumhuriyet Partisi bugünün bütün sömürü ilişkilerini tasfiye etmeyi, sömürüsüz bir dünya kurmayı amaçlamaktadır. Bu hedefi tarif ederken, kısa bir sloganla geçiştirmemiş, yapmayı planladıklarını tek tek belirtmiştir. Madde başlıkları ve maddelerde yazılanlar şöyledir;
a-) 72. Acil Önlem ve Tedbirler
Sosyalist Cumhuriyet Partisi, “…emperyalizmin “Yeni Dünya Düzeni”ne karşı mücadele eder. Dünya sermayesinin özelleştirme, işçi kıyımı, taşeronlaştırma, sendikasızlaştırma politikalarına karşı emekçi sınıfların ve bütün ulusal güçlerin mücadelesini örgütler; emekçilerin ulusal üretimden daha büyük pay almaları için çalışır; iş güvenliğini, sendikal özgürlükleri ve emekçi haklarını savunur.
Milli devrimci parti, uluslararası şokların emekçiler üzerindeki olumsuz etkilerinin zayıflatılması, Türkiye ekonomisinin göreli daha bağımsız ve daha özmerkezli bir yapıya kavuşması, krizin yüklerini belli ölçülerde sermaye sınıfı ile paylaşarak emekçilere soluk aldırılması, geniş işsiz kitlelerine iş sağlanması, sanayi ve tarımda var olan atıl iş kapasitelerinin değerlendirilmesi, üretimin ve üretici güçlerin rasyonel ve tutumlu yöntemlerle gelişme yatağına sokulması, devletin ve hakim sınıfların lüksüne ve savurganlığına son verilmesi amacıyla politikalar ve programlar üretir ve savunur.”
b-) 73. Çalışma Hakkı ve İş Güvenliği
“En başta gelen hak, yaşama ve geçinme hakkıdır.
Devlet, bütün yurttaşların yaşama ve geçinme olanaklarını, yeteneğine göre bir işte çalışma hakkını garanti eder.
Angarya yasaktır.
Ücret ödemede kadın ve erkek işçiler arasında ayrım yapılamaz.
Eşit değerde işe eşit ücret ödenir.
Devlet, her yurttaşa iş bulmakla yükümlüdür.
Hiç kimse siyasal görüşü, inanç, etnik köken ve cinsiyeti yüzünden işsiz kalamaz ve işten atılamaz.”
c-) 74. Sendika ve Grev Hakkı
“Tüm çalışanların örgütlenme, sendika kurma, grev, dayanışma grevi, genel grev ve siyasal grev hakları güvence altındadır.
Devlet grevi, emekçilere yapılan haksızlıkları düzeltmenin ve hakları daha da geliştirmenin bir aracı olarak değerlendirir.
Lokavt yasaktır.
Sendikalar, devlet ve iktidar partisinin emri altına alınamaz.
Sosyalist Cumhuriyet Partisi, önderliğini, işçi sınıfına hizmet ederek, onların çıkarlarını savunarak ve siyasal bilinçlerini geliştirerek benimsetebilir.”
d-) 75. Çalışma Süresi
“Haftalık çalışma süresi 40 saattir.
Yeraltında ve ağır iş koşullarında bu süre daha da kısaltılır.
Bütün çalışanların yılda en az bir ay ücretli dinlenme hakkı vardır.
Milli devrimci iktidar, işçilere dinlenmeleri, eğlenmeleri, siyaset, kültür, sanat ve başka toplumsal faaliyetlerde bulunmaları ve kendilerini geliştirebilmeleri için en geniş zamanı sağlamak anlayışıyla çalışma süresini adım adım kısaltır.
Fazla mesaiye kural olarak izin verilmez.”
e-) 76. Sağlıklı Çalışma
“Çalışma hayatında işçilerin ve emekçilerin sağlığı esas alınır. İşyerleri ve fabrikalar, sağlık koşullarına uygun olarak düzenlenir.
İnsan sağlığına olumsuz etkileri olan çalışma alanlarında koruyucu ve önleyici tedbirler alınır.
Kadınların sağlık ve çalışma koşulları özel olarak düzenlenir.”
f-) 78. Taşeron Sistemine Son Verilecek
“Cumhurbaşkanlığı, TBMM, Genelkurmay Başkanlığı, Bakanlıklar ve bütün kamu kurumlarımızı işgal eden taşeron sistemine son verilecektir.
Taşeron işçileri, yaptıkları işin emsali kadroya, koşulsuz olarak geçirilecektir.
Yardımcı işlerde taşeron çalıştırmak kısıtlanacak; asıl işte ise, işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenle uzmanlık gerektiren istisnai işlerle ve geçici süre ile sınırlandırılacaktır.
Özel sektörde, sendikalaşmayı ve iş güvencesini olanaksız kılmak amacıyla işyerinin ve işçinin alt işverenler eliyle parçalanmasına izin verilmeyecektir.
Belediyelerde kamu kaynaklarının yağmalandığı, mafyalaşmanın önünü açan belediye şirketleri kapatılacak,belediyeler yeniden bütünlüklü bir yapıya kavuşturulacaktır.
Kamuda ya da mahalli idarelerde zorunlu ihalelerde çalıştırılan alt işveren işçilerine, işkolundaki ya da işyerindeki toplu sözleşme hükümleri uygulanacaktır.
Toplu iş cinayetlerinin da yaşandığı madenler kamu eliyle işletilecek, özel sektörün ve yabancıların elindeki madenler kamulaştırılacak, kamu madenlerinde rödovansa ve taşerona son verilecektir.
Bütün kurum ve kuruluşlarımızın, mahalli idarelerimizin ve belediyelerimizin iş yapabilme olanakları geliştirilecek, milletin kaynaklarının ihaleler yoluyla yağmalanması önlenecektir.”
g-) 79. İşçi Cinayetlerine ve Meslek Hastalıklarına Son
“İş güvenliği uzmanlığı ve işyeri hekimliği, işverene bağımlı olmaktan kurtarılacak, ücretlerini kamu denetiminde oluşturulacak bir birimden almaları sağlanacaktır.
Sağlık sistemimizde meslek hastalıkları tanı ve tedavi olanakları güçlendirilecek,
İşçi, idareci ve kamu yöneticilerine iş sağlığı ve güvenliği eğitimi verilecek, iş sağlığı ve güvenliği eğitimi, üretime yönelik meslek okullarında zorunlu ders olarak okutulacaktır.”
h-) 80. “Modern Köle Ticareti” ve Yasa Yoluyla Sömürü Yasaklanacaktır
“İşçi simsarlığı ve kiralık işçilik yasaklanacak,
Özel İstihdam Büroları kapatılacaktır.
Holding içi ya da şirketler arası kiralık işçiliğe, İŞKUR aracılığı ile yürütülen “Toplum Yararına Çalışma Sistemi”ne son verilecektir.
Cezaevinden şartlı olarak çıkanların, yol, yemek ve ücret verilmeden çalıştırıldığı “Denetimli Serbest Çalışma” düzeni, insanlık onuruna ve emeğin hakkı esasına göre düzenlenecektir.
399 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve 4/B kapsamındaki sözleşmeli personel uygulamalarına son verilecek, bu statüde çalışanlar memur kadrosuna geçirilecektir.
“Denkleştirme” kaldırılacak, çalışma süresi yeniden günlere eşit olarak bölünecektir.
“Belirli süreli sözleşme” süresi belirli işlerle sınırlandırılacak,
“Çağrı üzerine çalışma” kaldırılacak,
“kısmi süreli iş sözleşmeleri” sınırlandırılacaktır.
Sözleşmelerle dört aya kadar çıkarılabilen “deneme süresi”, bir ay ile sınırlandırılacak,
…öğretmenler, yeniden devlet güvencesine ve insanca yaşam olanaklarına kavuşturulacak, “sözleşmeli öğretmenlik”, “ücretli öğretmenlik” uygulamalarına son verilecek, bütün öğretmenler devlet kadrosuna geçirilecektir.”
I-) 82. Sendikal Örgütlenme
“Sendikal örgütlenmede işçi aleyhine sonuçlar doğuran uzun ve uzayan yargı ile pahalı yargı süreçleri, hukukun adaleti ve mazlumun hakkı bakımından düzenlenecektir.
Yetkili sendikanın tespiti, bu amaçla oluşturulmuş bağımsız Yetki Kurulu tarafından yapılacak, ayrıca Yetki Kurulu’nun ve yargının gözetiminde işyerinde yapılacak referandumla da yetki tespiti yapılabilecektir.
Türkiye’nin onayladığı ve Anayasanın 90. Maddesi uyarınca doğrudan uygulanırlık kazandırılan ILO Sözleşmelerindeki sendikal hak ve özgürlüklerin ve işçi haklarının uygulanması sağlanacaktır.”
i-) 83. Kıdem Tazminatına Dokunulamaz
“İyi halli çalışan işçiye işverenlerin ödülü sanılan kıdem tazminatı, gerçekte işçinin ödenmeyen ve işverence el konulan ücretidir.
“Asgari süre” şartı olmadan, hangi sebeple olursa olsun iş sözleşmesi son bulan her işçinin, çalışma süresine oranla kıdem tazminatı alması sağlanacaktır.
Kıdem tazminatında tavan uygulaması kaldırılacaktır.”
j-) 84. Emeklilik ve EYT
“Emeklilerin kurdukları sendikaları aracılığı ile Hükümetle görüşme yapabilmeleri ve aylıklarının belirlenmesinde söz sahibi olabilmeleri sağlanacak, emekli aylıkları asgari ücretin altında olmayacaktır.
…emperyalist merkezlerin dayatmasıyla defalarca düşürülen… aylık bağlama oranları yeniden düzenlenerek, yeniden çalışmak zorunda kalmayacakları ve kimseye muhtaç olmadan yaşayacakları seviyeye çıkarılacaktır.
Yine emperyalist merkezlerin dayatmasıyla iki kez çıkarılan mezarda emeklilik yasalarıyla, emekli olmaları adeta yasaklanan milyonların uğradıkları gasp düzeltilecek, Emeklilikle Yaşa Takılanlar (EYT) diye tanımlanan işçilerimizin emeklilik süreleri, günümüzdeki ortalama ömür, ekonominin koşulları ve Sosyal Güvenlik Kurumu’nun olanakları dikkate alınarak yeniden düzenlenecektir.”
k-) 85. İşsizlik ve kaçak işçilik
“Toplam işgücü içinde ciddi oranlara ulaşan kaçak işçilik, yapay ve geçici çarelerle önlenemez; bu nedenle,
Ülkemizdeki mülteciler, ilgili ülkelerle görüşülerek ülkelerine güvenli bir şekilde dönmeleri sağlanacak ve böylece kaçak işçiliğin en önemli kaynağı kurutulacaktır.
Emeklilerin maaşlarında sağlanan iyileştirmelerle kaçak işçi olarak çalışmak zorunda kalmaları önlenecektir.
İşçinin sigorta primini ödemekten kaçınan işverenlerin yaygın olarak uyguladıkları kaçak çalıştırma, işveren örgütleriyle de iş birliği yapılarak ve sıkı denetimlerle ortadan kaldırılacaktır.
Bizzat kamu eliyle yeni üretim alanları açılacak ve uygulanacak üretim seferberliği ile de işsizlik ve kaçak işçilik sorununa köklü çözüm bulunacaktır.”
l-) 86. İşsizlik Sigortası Fonu
“İşsizlik Sigortası Fonu’nun idaresi, Sosyal Güvenlik Kurumunun görevlendireceği bir yetkilinin gözetiminde, işçilerin ve ilgili diğer tarafların temsilcilerinden oluşacaktır.
İşsizlik Sigortası Fonu, amacı dışında kullanılmayacak, işsizlerin fondan yararlanma koşulları iyileştirilecek, fondan yararlanma koşulları kolaylaştırılacaktır.”
m-) 88. Sosyal Güvenlik Kurumu, çalışanlar lehine yeniden düzenlenecek
“SGK yönetiminde işçi, memur ve emekli örgüt temsilcilerinin ağırlıklı şekilde olacakları bir düzenleme yapılacaktır.
SSK’nın kapatılan ilaç fabrikaları SGK bünyesinde yeniden açılacaktır.
SGK hastaneleri güçlendirilecektir. Özel hastanelerin ve özel sağlık kuruluşlarının muayene, bakım, tedavi ve ilaç bedellerini SGK’ya fatura etmelerine son verilecektir.
Büyük kısmı yabancı tekellere ait olan bireysel emeklilik şirketlerinin (BES), SGK aleyhine güçlendirilmesine son verilecek, BES’lerin devlet kaynaklarıyla desteklenmesi durdurulacaktır. Yurttaşlara BES’lere katılım yönünde zorlama yapılamaz. Otomatik üyelik sistemi kaldırılacaktır.”
n-) 94. Çocukların ve Yetimlerin Korunması
“Milli devrimci iktidar ve yerel yönetimler, çocukları korur. 15 yaşından küçük çocuklar, işverenler tarafından ücretli işlerde çalıştırılamaz.”
7-) İşçi sınıfının ve toplumun refahı
Sosyalist Cumhuriyet Partisi, eğitim, sağlık, barınma gibi temel ihtiyaçlar başta olmak üzere, toplumsal hayatın gerektirdiği her alanda toplumun refahını ve işçi sınıfının yararını gözetmektedir. Aşağıda parti programlarından bazı örnekleri görebiliriz. Yukarıdaki gibi madde başlıklarını ve madde metnini –değiştirmeden- dikkatinize sunuyorum;
a-) 60. Araştırma-Geliştirme çalışmaları
“…üniversitelerde ve üretim merkezlerinde araştırma-geliştirme faaliyetlerin(e)… katılan bilim insanları ve teknik personelin gelir seviyeleri yükseltilecek, çalışma koşulları iyileştirilecektir.
Daha önemlisi yurt dışında çalışan bilim insanlarımızın ve nitelikli işgücümüzün ülkemize geri dönmelerini özendirecek ortam oluşturulacak, “beyin göçü” tersine çevrilecektir.”
b-) 89. Herkese Sağlıklı Konut
“Milli devrimci iktidar, herkese sağlıklı yaşayabileceği bir konut sağlar. Bu hedefe ulaşmak için, konut yapımı merkezi olarak planlanacak, kooperatifleşme desteklenecek, her yeni yatırım yaratacağı konut ihtiyacı ile birlikte ele alınacaktır. Konut kiraları işçi ücretinin beşte birinden fazla olmayacaktır.”
95. Emekliler, Dullar, Yaşlılar ve Engellilerin Korunması
“Milli devrimci iktidar ve yerel yönetimler, emeklileri, dulları, yaşlıları ve engellileri korur; onların bütün ekonomik, sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını karşılamayı üstlenir; engellilerin toplum hayatına her alanda aktif olarak katılmalarını sağlayacak bütün önlemleri alır ve olanakları sağlar.”
c-) 96. Yurtdışındaki İşçiler ve Aydınlar
“Milli devrimci iktidar, ekonomik ve toplumsal nedenlerini ortadan kaldırarak yurtdışına işçi göçünü önleyecek, tüm emek birikimimizi ülkemizin gelişimi için seferber edecektir.
Sosyalist Cumhuriyet Partisi, işsizlik, geçinme kaygısı, siyasal sığınma ve değişik nedenlerle yurt dışına göçmüş yurttaşlarımızın, bulundukları ülkelerdeki ekonomik toplumsal ve kültürel talepleri için çaba gösterir. Yurda dönmek isteyenlerin uyum sorunlarının çözümü için çalışır.
Sosyalist Cumhuriyet Partisi, yurtdışındaki bütün milliyetlerden emekçilerle ortak mücadeleyi savunur.”
d-) 102. Emekçi Halka Eğitim
“Milli Devrimci iktidarda, eski düzenin eğitimden yoksun bıraktığı emekçi kitlelerin mesleki ve kültürel eğitimleri için emekçi üniversiteleri ve ihtiyacı karşılayacak ölçüde meslek okulları açılacaktır. Köylerde, fabrikalarda ve mahallelerde emekçilere pratik bilgi veren, sanat ve kültür yeteneği kazandıran kurslar açılacaktır.”
C-) Sosyalist Cumhuriyet Partisi bir yılda neler yaptı?
Programını sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya üzerine kuran, bütün unsurları ile işçi sınıfının ve emekçi halkın mutluluğunu ve refahını esas alan milli devrimci parti, kurulalı bir yıl olmakla birlikte, işçi sınıfımızın sorunları karşısında gösterdiği refleksi, sorunları anlama yeteneği ve getirdiği çözüm önerileri ile siyasi partiler arasında rakipsiz olduğunu göstermiş, sendikal harekete ve işçi önderlerine önemli katkılarda bulunmuş, parti programındaki çözüm önerilerini daha da derinleştirmiş, ilerletmiştir.
1-) 3.600 ek gösterge hakkında
22 Aralık 2021 tarihinde “3.600 ek gösterge bütün kamu çalışanlarının hakkıdır” başlıklı açıklaması ile Sosyalist Cumhuriyet Partisi, 3.600 ek gösterge konusuna iktidarın nasıl yaklaştığı hakkındaki saptamaları ve çözüm önerileri ile hem kamuoyunda önemli bir farkındalık yaratmış, hem de kamu çalışanı sendikalarının taşları yerli yerine oturtmasına katkılarda bulunmuştur.
Açıklamada şöyle denmektedir;
“Cumhurbaşkanlığı ve Bakanlık sözcülerinin açıklamasına göre öğretmenler, sağlık çalışanları, polisler ve din görevlilerinin 3.600 ek göstergeden yararlanmaları için yasal hazırlık yapılmaktadır.
Gelecek nesilleri emanet ettiğimiz öğretmenlerin, özellikle covit 19 virüsü sırasında insanüstü çaba gösteren sağlık görevlilerimizin ve toplumsal güvenliğimiz, üniter devletimiz için gerektiğinde canını siper eden güvenlik görevlilerimizin en doğal hakkıdır, bu niyeti destekliyoruz.
Ancak diğer memurlarımızın bu planın dışında tutulması anlaşılır gibi değildir.
Oysa 3.600 ek göstergeden yararlanması planlanan mesleklerdeki memurların 2 milyonu aşan sayılarına rağmen, düzenleme için söz konusu edilmeyen diğer memurların sayıları, sadece 655 bin 257’dir.
Oysa adliyelerde, devletin büro hizmetlerinde, mahalli idarelerde, bayındır, imar ve ulaşım hizmetlerinde, enerji, sanayi ve maden hizmetlerinde, iletişim ve kültür-sanat hizmetlerinde çalışanların düşünülmemesi ne adalete uygundur ne eşitlik ilkesine ne de kadirbilirliğe.
Öte yandan devletin memurları arasında ayrım yapmak, devletin memurlarının bir kısmında üvey evlat duygusu ve onarılmaz yaralar açacaktır.
3.600 ek gösterge tüm memurlarımızın hakkıdır. Düzenlemenin bütün kamu çalışanlarını kapsayacak şekilde yapılmasını bütün memurlarımız adına önemle talep ediyoruz.
Performans uygulamasına son verilmelidir
Devletin memurunu birlikte çalıştığı iş arkadaşından ve kolektif üretim ruhundan koparan, bireyleştiren, sadece ve sadece kendi özel çıkarlarını düşünen bencil insanlara dönüştürmeyi amaçlayan, adeta yarış atları yerine koyan vahşi kapitalizmin icadı PERFORMANS SİSTEMİNE Türkiye Cumhuriyeti’nde yer olmamalıdır.
Bu vahşete son verilmeli, dayanışma, dostluk, birlikte üretme ve birlikte başarma ruhu, yeniden kamuya ve işyerlerine yerleştirilmelidir.
Öğretmenlikte performans faciadır
Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan 24 Kasım Öğretmenler Günü’ndeki konuşmasında, “Öğretmenlik Meslek Kanunu hazırlandığını, öğretmenlikte kariyer uygulaması getireceklerini, aday öğretmen, öğretmen, uzman öğretmen ve başöğretmen kademeleri ile kademelere göre ücretlerin ve özlük hakların değişeceği bir düzen getirmek istediklerini” açıkladı.
“Müjde” diye açıklanan bu plan, öğretmenler arasında dayanışmayı yok edecek, yapay ayrılıklarda ve kariyer uçurumlarında dağıtacak, kör bir didişmeye sürükleyecektir.
Bu plan, aynı mesleği yapan öğretmenler arasında büyük ücret uçurumları yaratacaktır.
Üst kademeye geçişin sınavla olacağı, öğretmenlerin rütbelerle ve ücret seviyeleri ile birbirinden koparıldığı bu sistem, öğretmenlik mesleğinin saygınlığını toplumun, meslek arkadaşlarının, dahası öğrencilerin gözünde tartışmalı hale getirecektir.
Bu plan eğitimin “milliliğini” zedeleyecek, eğitimi ülke, millet ve öğrenci için olmaktan çıkaracak, öğretmenlerin yüksek ücret ve kariyer için bencilce savaştıkları arenaya dönüştürecektir.
Bu plan eğitim ocaklarını, iktidarların kendi yandaşlarına kariyer sağladığı partizanlık pazarına dönüştürecektir.
Öte yandan öğretmen olmak için yıllarca eğitim gören, okul sonunda yeterlilik diploması alan öğretmenin, atanmak için gereksiz bir sınava zorlanması yetmiyormuş gibi, meslek içinde gruplandırmak, rütbeler vermek, ücretlerinde uçurumlar yaratmak, öğretmenlik mesleğini toplumun ve öğrencinin önünde itibarsızlaştırmak, öğretmeni lime lime etmek, parçalamak yeniden yeniden düşünülecek faciadır.
Niyet yasalaşırsa, zaten sorunlar yumağı halindeki eğitim sistemi, içinden çıkılmaz hale gelecektir.
Bu niyetten vazgeçilmesi, öğretmenimiz, öğrencimiz, eğitim sistemimiz ve ülkemiz için elzemdir.
İhtiyaç, vahşi kapitalizmin icadı olan performans sistemini daha da ileri götürmek değildir.
İhtiyaç, ücretli öğretmenlik ve geçici öğretmenlik uygulamalarına son vermektir.
İhtiyaç, bütün öğretmenleri kadroya geçirmektir, performans sistemine son vermektir.”
2-) Öğretmen eylemleri hakkında
AKP iktidarı öğretmenleri kariyer basamakları ile parçalayacak, öğretmenlik mesleğinin hem toplumda hem öğrencinin gözünde itibarına zararlar verecek, öğretmenleri performans yarışlarında birbirine kırdıracak bir yasa çıkarmaya çalıştığında öğretmen örgütleri haklı olarak protesto ederek iş bıraktılar, girişimin geri çekilmesini istediler.
Hem iktidarın niyeti, hem de sendikaların tepkileri hakkında Sosyalist Cumhuriyet Partisi 29 Aralık 2021tarihinde “Eğitim emekçilerimizin haklı eylemini destekliyoruz” başlıklı bir açıklama yayınladı. Açıklama şöyleydi;
“Eğitim-İş Sendikasının önderliğinde eğitim emekçileri bugün “EMEĞİMİZE, ALIN TERİMİZE, MESLEK ONURUMUZA SAHİP ÇIKMAK İÇİN 29 ARALIK’TA GREVDEYİZ!” şiarıyla yurt çapında iş bırakma eylemi yaptılar.
Öğretmenlerimizin örgütü Eğitim-İş, yüksek vatanseverlik bilinciyle yaptıkları çağrıda özetle şöyle demektedir;
“Kuruluşundan itibaren “kimsesizlerin kimsesi” olarak adlandırılan Cumhuriyetimiz, siyasi iktidarın bağımsızlık, laiklik ve sosyal devlet ilkelerine ters düşen politikaları sonucunda emperyalist odaklara bağımlı hale getirilerek hızla yoksullaştırılmıştır.
Küreselleşme politikaları adı altında yeraltı ve yerüstü kaynaklarımıza el konulması sonucunda yaşanan ekonomik krizler… sonucunda ortaya çıkan aşırı zamlar, pahalılık, döviz kurlarındaki artış, yoksulluk emekçilerin artık tükenmesine neden olmuştur.
Ülkede yaşanan yoksulluk ve sömürüden payımıza düşeni fazlasıyla alıyoruz. Eğitim sisteminin üzerine çöken gerici ve piyasacı karanlığa karşı çocuklarımıza nitelikli eğitim vermeye çalışıyoruz… Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk’ün izinde, cumhuriyetimizin kazanımlarını korumaya çalışan eğitimciler olarak ülkemizin geleceği için endişe duyuyoruz.
Ulusal, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetine, emeğimize, geleceğimize ve bağımsızlığımıza sahip çıkmak için 29 Aralık Çarşamba günü tüm eğitim emekçilerini 1 günlük iş bırakmaya çağırıyoruz. İş yerlerimize gitmiyoruz, alanlarda buluşuyoruz!”
Öğretmenin özlük haklarını elinden alan ve kariyer basamaklarına ayıran “Öğretmenlik Meslek Kanunu” girişiminin tehlikesine de işaret eden açıklama, her vatanseverin tartışmasız imzalayacağı tespitlerdir.
Bu tespitler, sadece eğitim emekçilerimizin, öğretmenlerimizin değil, Sosyalist Cumhuriyet Partisi olarak bizlerin de tespit ve görüşleridir.
Eğitim emekçilerimizin bu haklı eylemini destekliyor, Eğitim-İş Sendikamıza ve öğretmenlerimize başarılar diliyoruz.”
3-) Fındık üreticileri ve fındığımız hakkında
Fındık üretiminde dünyanın önde gelen ülkelerinden biri olmamıza rağmen, ne üreticinin yüzü gülüyor, ne de Türk tüketicisi fındık alabiliyordu. 2022 yılındaki fındık alım günlerinde üretici haklı olarak yeniden isyandaydı. Fındıkta büyük oyunlar oynanıyordu.
Sosyalist Cumhuriyet Partisi’nin 26 Ağustos 2022 tarihli “Fındığı yağmalıyor, üreticiyi maraba yapıyorlar”başlıklı açıklaması, fındık sorununun sadece üretici ve tüketicinin değil, bütün milletin, milli devletin sorunu olduğunu vurguluyordu. Açıklama şöyleydi;
“Özelleştirmeci hükümetler, Cumhuriyetin ayağa kaldırdığı fındığımızı emperyalist tekellerin ve tüccarların talan etmesine göz yumuyorlar. Cumhuriyet devletinin kurumları olan Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) ve Fiskobirlik ise, adeta ringden aşağı atıldı. Piyasayı ve fındık pazarını, Ferrero başta olmak üzere yabancı tekeller ele geçirdi. Fındık üreticisi, tekellerin marabası yapıldı.
Un, yağ, şeker, su, her şey bizim. Ama talan edenler emperyalist tekeller, tefeci tüccarlar.
Bu kadar hazin, beceriksiz, ülkenin ve haklın bu kadar aleyhine bir durum olamaz.
Köylüyü efendi yapan Fiskobirlik yok ediliyor?
Fiskobirlik, Atatürk’ün “Fındık başta olmak üzere diğer belli başlı ürünlerimizi ilgilendiren birlikler kurulmalıdır “sözüyle toplanan 1.Uluslararası Fındık Kongresi sonrası 28 Temmuz 1938’de Giresun, Ordu, Trabzon, Keşap ve Bulancak Fındık Tarım Satış Kooperatiflerinin birleşmesiyle kuruldu. Bugün, İstanbul’dan Artvin’e kadar 50 kooperatifi ile alanında dünyanın en büyük üretici birliğidir. Entegre Fındık İşleme Tesisleri (EFİT) ile 25 ülkeye ihracat yapmaktadır.
Paragöz tüccarların ve arkasından üşüşen emperyalist tekellerin üreticiyi ve Fiskobirlik’i çelmeleyerek düşürmesi sonrası, efendi köylü maraba oldu, dünyanın dev üretici birliği ise yaşam mücadelesi veriyor.
Önce Fiskobirlik’in üreticiden fındık alımını engellediler.
Arkasından depolarını kullanmasını engellediler.
Sonra üreticiyi, birliğin yönetimlerinden attılar. Birliğin genel müdürünü bakanlık atıyor, yönetim kuruluna iktidar yandaşlarının gelmesi sağlanıyor artık.
Böylece, Cumhuriyetin köylüyü efendi yapmak için üreticiye kurdurduğu birlik, iktidarların arka bahçesine dönüştürüldü.
Davul üreticide tokmak Ferrero’da
Avrupa Birliği ve Dünya Bankası hükümetlere “fındık ekim alanlarını daraltın” dedi, Hükümetler fındık alanlarını ve üretimı kotalarla daralttılar.
Ardından Fiskobirlik’in elini kolunu bağladılar.
“TMO alım yapacak” dediler. Oysa alım fiyatının ilan edildiği tarihten çok sonra alımı başlatarak, TMO’yu işlevsiz hale getiriyor sahayı tüccarlara devrediyorlar.
Örneğin bu yıl da fiyatı 53 TL olarak ilan ettiler. Ancak 3 Ağustostan itibaren olgunlaşan, toplanmaya başlanan fındığı, 5 Eylül’den önce almıyor TMO.
Böylece 53 TL olarak belirlenen fındığa emperyalist tekellerin, paragöz tüccarların 42 TL’den el koyması fırsatı veriliyor.
Cumhuriyet devletinin “karagün dostu” diye ilan ettiği Ofis de üreticinin ihtiyacı olduğunda alım yapmayarak, depolarını açmayarak, alenen tefeci tüccarlara göndermiş oluyor üreticiyi.
İktidar belirlediği fiyata da sahip çıkmıyor
İtalyan Ferrero ve diğer vurguncular, üreticinin fındığını yok pahasına yağmalıyorlar.
İktidar ise, seyrediyor vurgunu. En erken 5 Eylül’e alım günü vererek, geçen zamanda vurguncuların rahat rahat yağmalamalarını seyrediyor.
Dahası iktidar, ilan ettiği fiyata da sahip çıkmıyor, arkasında durmuyor. “Bu fiyatın altında alım yapılamaz” demiyor. Fiyatı düşürenlere yaptırım uygulamıyor. Kuzuları sırtlanlara yem ediyor.
Efendi köylü, maraba oldu
Atatürk tarafından, cumhuriyetin halkçı, devletçi ekonomisi tarafından “efendi” yapılan, tarlası, fındığı olan, deposu, üretici birliği, işleme tesisi, pazarlama olanağı bulunan üreticinin Birliğini körelttiler. Depolarını kapattılar.
Gübre, patos, işçilik, nakliye, mazot zamlarını dikkate almadan fiyat belirlemesi yapıyorlar.
Verdikleri fiyata bile zamanında alım yapmıyor, çok altında alım yapan tüccara ses çıkarmıyorlar.
Üretici masrafını karşılayamıyor, borca giriyor. Tam bu sırada vurguncu tekeller sahaya iniyor, binlerce dönüm fındık tarlasını üç paraya kapatıp ele geçiriyor. Artık üretici, kendi tarlasında kiracıdır, marabadır artık.
Fındığımıza, üreticimize sahip çıkalım
Yapılması gerekenler çok açıktır;
1-) İktidarlar Fiskobirlik yönetimlerinden ellerini çekmelidir. Fiskobirlik yeniden fındık üreticisinin yönettiği örgüt haline getirilmeli, depoları açılmalı, alım yasakları kaldırılmalıdır.
2-) Tüccarların belirlenen fiyat altında alım yapması yasaklanmalı, yapanlar hakkında ticaret yasağı getirilmeli, cezai işlemler uygulanmalıdır.
3-) Ulusal pazarımızda cirit atan yabancı tekellerle sağlanan imtiyazlar kaldırılmalıdır.
4-) Mazot, gübre gibi girdilere devlet desteği verilmeli, üreticinin sırtındaki yük azaltılmalıdır.
5-) Üreticiyi ve üretimi sınırlandıran kotalar kaldırılmalıdır.
6-) Yabancı tekellerin ve tüccarların üretici aleyhine kiraladıkları fındık tarlaları uygun formüllerle alınarak üreticiye verilmelidir.
7-) Fiskobirlik’in fındık işleme tesisleri güçlendirilmeli, kendi fındığımız kendi tesislerimizde işlenmelidir.
😎 Alım fiyatları vahşi kapitalizm, tekeller ve piyasa çıkarlarına göre değil, halkımız, üreticimiz ve ulusal fındık sektörümüz için olmalıdır.”
4-) Asgari ücret hakkında
Ekonomik kriz ciddiyetini artırıyor, enflasyon dizginlenemiyorsa ücretlere yapılacak artışların da kısa sürede erimesi kaçınılmaz olur. Asgari ücretliler ve asgari ücretle belirlenen koşullar kısa sürelerde yeniden toplumun gündemine gelecek, her defasında daha da ağırlaşan etkiyle gelecektir.
Sosyalist Cumhuriyet Partisi’nin kurulduğu günlerde, Aralık 2021’de yeniden belirlenen asgari ücret miktarı ve asgari ücret olgusu hakkında partinin yetkili kurullarının açıklaması, asgari ücretin, sadece asgari ücretli işçileri için değil, toplum hayatı ve devletin işleyişi bakımından da önemli olduğunu gösteriyordu.
11 Aralık 2021 tarihli “Asgari ücret bir kişiye değil, aileye göre belirlenmeli” başlıklı açıklamanın bir bölümündeki saptamalar şöyleydi;
“Asgari ücret sadece asgari ücretle çalışanları değil, toplumun neredeyse tamamını ilgilendirmektedir.
– Ücretli işçilerin yaklaşık yarısını ve ailelerini,
– Sayıları 13 milyona ulaşan emekli dul ve yetim maaşı alanları,
– Ücretleri asgari ücretin iki katından az olamayacak olan yeraltında çalışan maden işçilerini
– Miktarı asgari ücrete göre belirlenen işsizlik maaşı alanları
– SSK tavan ücretine göre alacakları belirlenenleri
– SGK primini ödeyecek olan BAĞ-KUR’luları
– İşçinin SGK’ya yatırılacak prim borcu olan işverenleri
– SGK’ya bireysel borçlanma yapan sigortalıları
– İsteğe bağlı sigortalıları
– 65 yaş aylığı alanları
– Gündelikçi işçinin ücretini ve onlar için ödenecek SGK primini
– Asgari ücrete göre ödeme yapılan bakıma muhtaçları
– Asgari geçim indirimini
– Asgari geçim indirimi uygulanan memurları
– İş göremezlik ödeneği almak durumunda olanları
– Doğum ve askerlik borçlanması yapmak isteyenleri ilgilendirmektedir.
Dahası, devlet işleyişinde paraya dair hemen her şeyde kıstas, asgari ücrettir. Özetle asgari ücret, sadece geçim kavgası değil, hayattır, toplumdur, kuraldır, kanundur, düzendir. En büyük sözleşmedir asgari ücret.”
2023 yılında uygulanacak asgari ücret için Asgari Ücret Komisyonu’nun toplandığı günlerde, 8 Aralık 2022 tarihinde Sosyalist Cumhuriyet Partisi bir açıklama daha yaptı. “Asgari ücretlinin tek sorunu ücretin miktarı değildir” başlıklı açıklamada önemli vurgular vardı. Şöyle diyordu açıklama;
“Asgari ücretlinin önemli sorununun sadece ücret olmadığını bilmemiz lazımdır. Unutulan, görmezden gelinenler, sorunun can alıcı taraflarıdır.
a-) Asgari ücretin 3 aylık olması gerekmektedir
Asgari ücretin altı ayda, ya da üç ayda bir belirlenmesinin önünde yasal hiçbir engel yoktur. 4857 sayılı İş Kanunu’nun “Asgari Ücret” başlıklı 39. Maddesi, “asgari ücret en geç iki yılda bir belirlenir” diyor. Alt sınır koymuyor. Kaldı ki 2016 yılı öncesinde, zaten altı ayda bir belirlenmekte idi.
Enflasyonun yüksek seyrettiği günümüz koşullarında asgari ücretin üç aylık dilimler halinde belirlenmesi zorunluluk olmuştur.
b-) TÜİK’in değil, oluşacak bağımsız kurulun verileri ölçü alınmalıdır
Asgari Ücret Tespit Komisyonu, TÜİK’in verilerini esas almaktadır. Oysa TÜİK güvenilirliğini yitirmiştir.
Tartışmalara son vermek için, işçi, işveren ve hükümet temsilcilerinden bağımsız bir kurul oluşturulması, bu kurulun enflasyon verilerinin dikkate alınması gerekmektedir.
3-) Tüm gelir grupları değil, düşük gelirliler dikkate alınmalıdır
Asgari Ücret Tespit Komisyonu, tüm gelir gruplarının gıda harcamalarının ortalamasına göre karar vermektedir. Oysa üst gelir grubunda gıda harcaması oranı gelirin yüzde 5’ine kadar düşebiliyorken, düşük gelirlilerde gıda harcaması gelirin yüzde 30’unun üstündedir.
Asgari Ücret Tespit Komisyonu, TÜİK Türkiye ortalaması hesaplamasına dayanmaktadır. Oysa değerlendirmeye alınan unsurların bir kısmı asgari ücretlinin yaşamı boyunca tüketmediği ürünlerdir.
Söz konusu olan asgari ücretlinin yaşamı ise, dikkate alınması gereken düşük gelir grupları gerçeği olmalıdır.
e-) Asgari ücret kişiye ve aileye göre ayrı olmalıdır
4857 Sayılı İş Yasası, asgari ücretin belirlenme şeklini yönetmeliğe bırakmaktadır. Asgari Ücret Yönetmeliği ise “Asgari ücret bir işçinin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım, kültür vb. zorunlu ihtiyaçlarını karşılaması için ödenen en düşük ücrettir” diyor.
Bu tanımın içinde eş yok, çocuk yok, aile yok. Asgari ücretli, sadece kendisi için hesaplanan ücretle, eşinin ve çocuklarının da ihtiyaçlarını da karşılamaya çalışmaktadır.
Yalnız yaşayan ve bakmakla yükümlü olduğu kimsesi bulunmayan bir işçi için belirlenen asgari ücrete, evliler için ve iki çocuğa kadar çocuklar için de ekler yapmak gerekmektedir.
f-) Asgari ücret ilk işe giriş ücreti olmalıdır
Özel sektörde asgari ücret 10, hatta 15 yıllık işçi için dahi uygulanmaktadır. Oysa asgari ücret, sadece ilk işe giriş ücreti olmalıdır. İlerleyen kıdemlere rağmen asgari ücret vermeye devam eden işverenlere yaptırım uygulanmalıdır.
g-) İşsizlik fonuna dokunmayın!
İşsizlik Fonu yıllardır amacı dışında kullanılmaktadır. Yol yapımında, bütçe açıklarında, işveren prim borçlarında, sanayi desteklerinde bile kullanılmaktadır.
İşsizlerin bugünü ve geleceği olan İşsizlik Fonu’nun, amacı dışında kullanılmasına son verilmelidir.
h-) asgari ücret altında emekli maaşı olmamalıdır
Milyonlarca emeklinin maaşı, “bir kişinin asgari yaşam koşulları” anlamına gelen asgari ücretin altındadır. Emeklilik bekleyen yüz binlerce EYT de çalışırken aldığı maaşın yarısının altında emekli maaşı alacak.
Oysa asgari ücret toplumsal mutabakatın en alt seviyesi ise, emeklilere asgari ücret altında maaş vermek, toplumsal suç sayılmalı, en düşük emekli maaşı asgari ücret seviyesine çıkarılmalıdır.
I-) Kamucu – halkçı ekonomi
Emperyalist Batı’nın dayatmalarıyla uygulatılan vahşi kapitalizmin piyasa ekonomisi ülkeyi uçuruma götürmektedir. Bu koşullarda belirlenecek yeni ücretlerin de kısa zamanda aşınması kaçınılmazdır.
Asgari ücretlinin ve emeklinin, işsizin ve kaçak işçinin, esnafın ve sanayicinin yaşamının gerçekte ve kalıcı olarak iyileşmesi, ancak kamucu ve halkçı ekonomik modele dönmekle mümkün olabilir.
5-) Emekliler hakkında
İşçi sınıfının önemli bir parçasına, seçmen olarak da ikinci büyük kitleye iktidarların emperyalist merkezlerle yürüttükleri operasyonlar, ellerindeki hakları önemli ölçüde yitirmelerine yol açmış, sefalete sürüklenmişlerdi. Sosyalist Cumhuriyet Partisi’nin 20 Aralık 2022 tarihli “Bu sistemin emekliye borcu var” başlıklı açıklaması, sorunun sadece aylık miktarı olmadığını gösteriyordu. Çok sayıda emekli örgütünün ve kimi sendikacıların da alıntılar yaptıkları açıklama şöyle idi;
“Ömürlerinin büyük kısmını topluma hizmetle geçirmeleri, ulaşılan ekonomik, sosyal ve kültürel seviyenin mimarları olmaları bakımından Türkiye’dirler.
13 milyon 824 bin 426 emekli, dul ve yetim, eşleri ile 25 milyon seçmeni, seçme-seçilme yaşındaki çocukları ile de toplam seçmenin büyük kısmını oluşturmaları bakımından Türkiye’dirler.
Atatürk, “Emekli, milletin aynadaki görüntüsüdür” diyor.
“Bir milletin yaşlı vatandaşlarına ve emeklilerine karşı tutumu; o milletin yaşama kudretinin en önemli kıstasıdır. Geçmişte muktedirken (güçlüyken), bütün kuvvetiyle çalışmış olanlara karşı minnet hissi duymayan bir milletin, geleceğe güvenle bakmağa hakkı yoktur” diyor.
Emeklilerimiz, yabancıların emri, 12 Eylül darbesi ve piyasa ekonomisi vahşeti ile namerde muhtaç edildiler.
Açlığa ve yoksulluğa batırdıkları, yeniden çalışmaya mecbur ettikleri, emeklilikleri mezara havale edildiği, emeklilik ve maaş düzenleri içinden çıkılamaz hale getirildiği için, maaşları asgari ücretin altına düşürüldüğü için, torunlarına bayram hediyesi bile alamaz oldukları için, bu sistemin emeklilere borcu var.
a -) Emekli sendikalaşmak ve sözleşme yapabilmek istiyor
ILO mevzuatı uygulanmalı, emekli, kurduğu, yetkilendirdiği sendikası ile Hükümetle görüşme yapabilmek, aylıklarının ve diğer haklarının belirlenmesinde taraf kabul edilmelidir.
b -) Kuşa çevrilen maaş bağlama oranı yeniden % 70 olmalıdır
1999 ve 2008 yıllarında aylık bağlama oranları iki defa değiştirilerek emekli maaşları kuşa çevrildi ve bu zulüm yabancı merkezlerin arzularıyla yapıldı.
506 Sayılı Kanun döneminde olduğu gibi gösterge sistemine geçilmeli ve emekli aylığı bağlama oranı yeniden yüzde 70 olmalıdır.
c -) Arapsaçına dönen maaş bağlama şekli düzetilmelidir
Aynı sürede, aynı oranda prim ödeyen emekliler, farklı maaşlar almaktadırlar. İntibak yasası bir an önce çıkarılmalı, akla, vicdana ve adalete sığmayan bu karmaşa ve eşitsizlik düzeltilmelidir.
d -) Emekli maaşı asgari ücret altında olamaz!
Asgari ücret 5.500 TL iken 6 milyondan fazla emeklinin maaşı asgari ücret altında idi. Dul ve yetimlerle oran %75’e çıkıyordu. Şimdi ise emeklinin %90’ının maaşı asgari ücret altına düştü.
Asgari ücret toplumsal mutabakatın en alt seviyesi ise, asgari ücret altındaki maaş suç ise, en düşük emekli maaşı da asgari ücret seviyesine çıkarılmak zorundadır.
Bu, emeklinin doğal hakkıdır zaten.
e – ) Emekliden muayene, tedavi ve ilaç kesintisi yapılamaz
Sağlık anayasal haktır. Cumhuriyet devleti, her yurttaşın muayene, tedavi ve ilaç giderini ücretsiz karşılamıştı.
Zaten sağlık primini de yeterince ödediği için emekli olandan, ayrıca sağlık kesintisi yapılması, randevu, muayene, tedavi, ilaç için ayrıca para istenmesi, kabul edilemez.
f- ) Yabancı tekellerin BES sistemine değil, SGK’ya sahip çıkalım
Kökü dışarıdaki Bireysel Emeklilik Sisteminin (BES) SGK aleyhine beslenmesine, devlet bütçesinden para aktarılmasına ve çalışanların zorla üye yapılmasına son verilmeli, Türk Milletinin çimentosu durumundaki milli sosyal güvenlik sistemi, SGK güçlendirilmelidir.
g- ) Emeklinin maaşı ile zenginleşen bankaların verdiği, kırıntı bile değildir
Bankaların “promosyon” diye verdiği ikram değil, emekli maaşını çalıştırma bedelidir. Ancak, emeklinin maaşını kapmak için akıl almaz bir yarışı yapan, her ay emeklinin 50 milyar TL maaşından büyük paralar kazanan bankaların verdiği, kırıntı bile değildir.
Kamudaki çalışanlar için 30- 40 bin TL’ye varan promosyon anlaşması yapan iktidarın, emekliler için çaba göstermeyişi ise, dikkatlerden kaçmıyor.
h – ) Bayram ikramiyeleri TÜFE’ye göre belirlenmeli
1.100 TL bayram ikramiyesi yükselen enflasyonla kuşa dönmüştür.
Emeklinin ikramiyeleri TÜFE’ye endekslenmelidir.
ı- ) Bayram ikramiyesi ve promosyon, banka emeklilerinin de hakkıdır
Reklamlarda emeklileri çok seviyor görünen, ama promosyon ödemede cimrileşen bankalar, kendi çalışanına ve emeklisine ise, daha da kötü davranmaktadır.
Kendi çalışanlarına promosyon vermiyorlar. Çok sayıda banka, kendi emeklisine bayram ikramiyesi de vermiyor.
İktidar ise, bu haksızlığı yaşayanlar başka ülkenin vatandaşıymış gibi davranmakta, bu akıl almaz hasisliği ve çifte standardı seyretmektedir.”
***
Sosyalist Cumhuriyet Partisi, açıklamanın hemen sonrasında bu metni yurttaşlarımızın imzasına açmış, meydanlarda açtıkları imza masalarında büyük ilgi ile karşılaşmışlardı.
Sonuç
Sosyalist Cumhuriyet Partisi, sayıları 120’ye yaklaşan partiler arasında işçi sınıfımızı doğru anlamaya en yakın, işçi hareketimizin 200 yıllık birikimini kucaklamada en gerçekçi parti olarak öne çıkmaktadır.
Bununla birlikte, toplum hayatının ve işçi sınıfımızın dinamikliği, sorunların hızla değişebilirliği, bugünü anlamanın yetmeyeceğini göstermektedir.
Dinamizmi yakından izlemek, değişimleri doğru anlamak ve zamanında anlamak lazımdır.
Öte yandan anlamak, doğru anlamak, değiştirebilmek, doğru yönde değiştirebilmek içindir.
O halde hem doğru anlamak için hem de değiştirebilme olanaklarıyla buluşabilmek için, sorunun, sorunun sahiplerinin içinde olmak gerekmektedir.
Birkaç görevli ile değil, bütün gövdeyle içinde olmak.
Fırsatlar da kapıda.
[1] SCP Parti Programı / 3. Eylem kılavuzu: bilimsel sosyalizm
[2] SCP Parti Programı / 5. Halk iktidarı ve sosyalizm
[3] SCP Parti Programı / 9. Halk içindeki çelişmeleri barışçı yöntemlerle çözmek
[4] SCP Parti Programı / 11. İktidar Halk Meclislerine
[5] SCP Parti Programı / 12. İşyeri Meclisleri ve Komiteleri
[6]SCP Parti Programı / 13. Köy Meclisleri ve Köylü Kurulları
[7] SCP Parti Programı / 15. İl ve İlçe halk Meclisleri
[8] SCP Parti Programı / 38. Köylüye Toprak ve Özgürlük
[9] SCP Parti Programı / 47. Basın Özgürlüğü
[10] SCP Parti Programı / 49. Bilim ve Sanat Özgürlüğü
[11] SCP Parti Programı / 56. Temel İlkeler
[12] SCP Parti Programı / 59. Emek Seferberliği
[13] SCP Parti Programı / 62. Herkese Emeğine Göre Bölüşüm
[14] SCP Parti Programı / 57. Kamu Mülkiyeti
[15] SCP Parti Programı / 64. Maden Zenginliğimizin Değerlendirilmesi
[16] SCP Parti Programı / 77. Özelleştirmelerin İptali, Yeniden Kamulaştırma
[17]SCP Parti Programı / 81. Kamusal Görevlerde Tek Ölçü Kamu Yararı Olacak