Bilim ve Sosyalizm dergisi, 1. yılını geride bıraktığı Şubat 2023 sayısında Sosyalist Cumhuriyet Partisi’ni dosyalarken, “sosyalizm” üzerine düşüncelerimizi biraz daha ayrıntılandırmak kaçınılmazdı. Bu dosyada payımıza düşen de “sosyalizm ve eğitim” oldu. Bu yazıda genel olarak sosyalist ülkelerde, özel olarak Küba’da uygulanan eğitim sistemleri üzerine düşünmek istiyoruz.
KİŞİLİĞİN GELİŞİMİ
Kişiliğin gelişimi sürecinde belirleyici rol oynayan eğitimin sınıfsal karaktere sahip olduğunu söylemek bile fazla, ama bu sınıfsal karakterini nasıl kazandığını açmakta yarar var. Burjuva pedagojisi, insan kişiliğinin oluşumunda bio-psişik belirlenimciliğin ağır bastığını ileri sürerken; sosyalist pedagoji, toplumsal ilişkilerin ve maddi koşulların da insanın gelişiminde etkili olduğunu savunur.
Liberal burjuva anlayışına sahip, örneğin “varoluşçular” eğitim süreçlerinin bireyselleştirilmesi, bu süreçlerde toplumsallığın ve ortaklaşalığın mümkün olduğunca azaltılması gerektiğini ileri sürerler. Çünkü onlara göre bireyselleştirilmiş eğitim, toplumun demokratik olmayan, baskıcı yönetimlere eğilimi önünde önemli bir engeldir. Bu düşünce, kişiliğin gelişiminde biyolojik etkinin belirleyiciliğine dikkat çeken Freudyen psikolojiden de destek alır. Biyolojik olanla toplumsal olandan birini baskın hale getirmekten kaçınan, bu nedenle kişilik gelişiminde biyolojik, psikolojik, sosyal ve maddi koşulların birlikte etkili olduğunu savunan sosyalist eğitimciler, bu birlikteliğin toplumsal ilişkiler içinde anlamlı bir hale gelebileceği eğitim süreçleri organize ederler. Zira insan biyolojik bir tür olarak tektir, ama kendisi dışında belirlenmiş toplumsal ve maddi ilişkilerin içinde yaşamaktadır.
İnsan kişiliğinin gelişimine bu iki türlü yaklaşım, eğitim sistemlerinin yapılandırılmasında etkili olur ve onların sınıfsal karakterini ortaya çıkarır. Burjuva sınıfının, varlığını güçlendirerek sürekli kılacak eğitim, genel kültür eğitimi ile meslekî teknik eğitimi kalın çizgilerle birbirinden ayıran ve belli bir alanda uzmanlaşmayı esas alan “monoteknik eğitim” dizgesidir. Bu dizge, bir yandan burjuva sınıfına hizmet edecek, artı değer üretecek, kâr sağlayacak kalifiye eleman ihtiyacını karşılamakta, bir yandan da sosyoekonomik eşitsizliğin eğitime erişimde de eşitsizlik yaratır ve bu iki eşitsizlik birbirini var edip sürekli ve kalıcı kılar!
SOSYALİST PEDAGOJİ
Sınıflı toplumlarda iş bölümünün, zihinsel iş- bedensel iş, kafa emeği- kol emeği ayrılığına neden olduğunu, bu nedenle de burjuva sınıfının çocuklarının zihinsel eğitime, emekçi sınıfın çocuklarının da meslekî eğitime yönlendirildiğini saptayan Karl Marks’ın bu düşünceleri, Sovyetler Birliği’nin eğitimcileri tarafından “politeknik eğitim” olarak yapılandırılmış ve genel kültür, sanat, beden ve meslek eğitimi, yükseköğretim dahil eğitim sürecinin tüm kademelerinde bir arada dizgeleştirilmiştir.
Politeknik eğitim, insanın çok yönlü gelişiminin ancak genel kültürün üretim içinde temellendirilmesiyle gerçekleşebileceğini ileri sürer ve bilginin teorik kavrayışıyla üretimin pratik uygulamasının bütünleştirilmesi esasına dayanır. Bu özelliğinden dolayı doğanın bilgisine dönüktür ve teolojik değil, sekülerdir. Düşük hız, az çeşitlilikle çalışan zihnin, insanın gelişimini ve verimini de düşürdüğünden hareket eden politeknik eğitim, insanın dar kalıplarla düşünmeyi aşması, yaratıcılığını geliştirmesi için kültür ile üretimin çakıştığı alanda yapılanır. Bu tür bir eğitim, öğrenen insanın uzmanlaşarak tekleşmesinden doğan uzmanlık alanı ile genel kültür arasındaki uzaklaşmayı, hatta kopmayı giderir.
Sosyalist eğitimin ilk kademelerinde eğitimin esas yönü, öğrencilerin sosyalist toplumu tanımaları ve o toplumla uyumlarının sağlanmasını gösterir; ancak onların çok yönlü gelişimleri daha bu ilk kademede hesaba katılır. Eğitimin bu ilk ayağında edinilen genel kültür ve üretime ait bilgiler, sonraki kademelerde moral ve zihinsel gelişim ile uzmanlık alanlarındaki gelişime temel oluşturur. Asıl uzmanlaşma yükseköğretimde gerçekleşmesine karşın, bu düzeyde de çoklu ilgi alanları açacak programlar uygulamak gerekir.
EĞİTİMİN ÖZGÜLÜĞÜ
Öte yandan, kaçınılmaz olarak politeknik eğitimin sosyalizmle yönetilen ülkelerdeki biçimlenişleri, o ülkelerin tarihsel, sosyal, kültürel, ekonomik ve coğrafi durumlarına uygun bir biçimde yapılandırmak gerekir. Nihayet Sovyetler Birliği’nde devrimin ilk yıllarında uygulanan “Reform Pedagojisi”, aletçilik felsefesinin kurucusu Amerikalı John Dewey ile Alman pedagog George Kerschensteiner’in küçük ölçekli üretime dayalı meslekî eğitime dayanıyordu. Endüstriyel gelişimi elverişli olan Sovyetler Birliği’nde sosyalistler, Reform Pedagojisini reddettiler ve eğitimi, yeniden kurgulayarak büyük sanayi üretimi ile ilişkilendirdiler ve okulları büyük üretim merkezleriyle bütünleştirdiler. Sovyetler Birliği’nde halk, sosyalistlerin Çarlık Rusya’sından devraldığı cahillik ve yoksulluktan politeknik eğitimle ancak böyle kurtulabildi.
Bulgaristan gibi küçük ölçekli ve tarımsal üretimin yaygın olduğu ülkelerde politeknik eğitim, zorunlu olarak Narodnik etkiler de taşıyan köye ve köylünün eğitimine dayalı bir yapılanma biçiminde gerçekleşti. Hatta ülkemizde esas olarak köylüyü eğitme mücadelesinin kurumları olan Köy Enstitüleri’nin kurucularından, Bulgaristan göçmeni İsmail Hakkı Tonguç da Bulgar köylü hareketinin siyasal temsilcisi olan Bulgaristan Köylü ve Çiftçi Partisi’nin daha çok kırsal üretime dayanan eğitim projesinden esinlenmiştir diyebiliriz.
KÜBA’NIN EĞİTİM MÜCADELESİ
Bugün büyük ölçüde sosyalizm referansımız olan Küba’ya gelince çok daha sancılı bir eğitim tarihi ile karşılaşıyoruz. Bu sancı, Küba’nın tarihsel, sosyal, siyasal ve coğrafi konumundan kaynaklanIyor kuşkusuz. Karayipler’in 109 884 kilometrekarelik en büyük ve 12 milyon nüfusuyla en kalabalık adası olan Küba, 1500’lerde İspanya’nın, 19. yüzyılın sonlarından itibaren Amerika’nın sömürüsü altında yaşamış, 1959’a kadar Amerika’nın desteklediği, dünyanın en ünlü diktatörü Fulgencio Batista’nın yönetiminde kalmış. 1 Ocak 1959’da Fidel Castro önderliğindeki gerilla hareketi, Batista’yı tahtından indirmiş.
Sonrası amansız bir eğitim mücadelesiyle uzun bir sosyalist devlet ve toplum inşası… Yoğun bir kamulaştırma hareketi, Sovyetler Birliği’nin desteği… Sonra Sovyetler’in çöküşü ve ABD ablukası, ambargonun ağırlaştırılıp yaygınlaştırılması, ekonomik deprem, yoksulluk, açlık; halkın her bireyinin ortalama 10 kilo zayıfladığı bir kriz süreci… İnanılmaz bir toplumsal direniş ve bugün üstü başı perişan, ama onurlu bir Küba! Bu onurda başrol, ürettiği bilinç ve maddi varlıkla sosyalizmde direnmeyi sağlayan eğitimindir kuşkusuz.
Devrimden önce Küba’da örgün eğitim, kendi yatırım alanlarının işletmelerinde çalışacak vasıflı iş gücü yetiştirmek amacıyla ABD eliyle kuruldu. Okullarda ABD’li müfettişlerin hazırladığı kitaplar okutuluyor, öğretmen adayları ABD’de yaz okullarına gönderiliyordu. Devrimden önceki bu dönemde okullaşma %46 idi ve 10 yaş üstü nüfusun %24’ü okuryazar değildi. 10 000 öğretmen işsizdi (Josè Cantòn Navarro, Yazılama, 2011).
Bu gerçeklik karşısında devrim hükümetinin, eğitim konusunda belirlediği ilk hedef, çağ nüfusuyla birlikte yetişkinlerin de temel eğitime erişimini sağlamaktı. 1961 Haziran’ında “Eğitimi Kamulaştırma Yasası”yla eğitim temel bir hak olarak devlet sorumluluğuna alındı. Eğitim ayrımsız ve ayrıcalıksız, okul öncesinden yüksek öğretime ücretsiz kılındı ve özel öğretim kurumları kamulaştırıldı.
Bu dönemde çeşitli kampanyalar düzenlendi. Ulusal Okuma Yazma Kampanyası’nda 15- 16 yaşlarında okuma yazma bilen gençler, ülkenin en ücra köşelerine kadar giderek oralarda yaşayanlara okuma yazma öğrettiler. Düzenlenen ‘6. Sınıf İçin Savaş’, ‘İşçi- Çiftçi Okulları’, ‘Gece Okulları’, ‘Devam Progamları’ gibi kampanyalarda eğitim, toplumsal dönüşümün dinamosu olarak ele alındı ve insanlaşma süreci olarak tanımlandı. Fidel Castro’nun teşvik edici konuşmaları, devrimci kadroların insanüstü gayretleriyle 8- 9 yılda 6-12 yaşta okullaşma oranı %90’a yükseldi. Köy ve kent arasındaki eşitsizliği giderme mücadelesi de sonuç vermeye başladı ve işçi-köylü okullarından üniversiteye geçiş 1970’te %15’ken 13 yıl sonra %54’e çıktı.
Küba’nın eğitim mücadelesinin ikinci dönemi, eğitimin sistemli, programlı ve örgün bir biçimde yapılandırılması mücadelesine sahne oldu. 1975’te ilan edilen ‘Mükemmelleştirme Bildirgesi’ ile eğitim bugünkü biçimini aldı ve bilimin, kültürün üretimle birleştirildiği “politeknik eğitim”e uygun olarak ders programının belli bir kısmı, özellikle tarım sektöründe üretim etkinliklerine ayrıldı.
1986’da yapılan ‘Hataların ve Olumsuz Eğilimlerin Düzeltilmesi’ çağrısıyla eğitimde yeni bir dönem başladı. Bu dönemde ekonomide liberal eğilimle mücadele tartışmalarına öğretmenlerin de katılması sağlandı, eğitim araştırmalarının yaygınlaştırılması ve eğitimde siyasi motivasyonun öne çıkarılması gerektiği vurgulandı.
“ÖZEL DÖNEM”
1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte Kübalıların ‘Barış Zamanında Özel Dönem’ dedikleri zorlu bir süreç başladı. ABD hem kendi ekonomik ambargosunu ağırlaştırdı hem de kontrolünde bulunan ülkelere Küba’ya ambargo uygulamaları konusunda baskıda bulundu. Ülke hayati gereksinimlerini karşılayamaz hale geldi. Yapı malzemelerinin kıtlığı, yeni okul yapımı bir yana mevcut okulların onarılmasını bile engelledi. Kitaplar basılamadı, kâğıt kalem üretilemedi, öğretmenler mesleklerini bıraktı, sınıflar kalabalıklaştı.
Küba, bu derin ve etkili krize sosyalizm vurgusuyla, ortak bilinç oluşturma amacıyla “Ulusal Tarih” derslerinin sayısını artırarak, müfredata “Vatandaşlık” dersleri ekleyerek ve “Okullar Kırsalda” programını geliştirip üretim faaliyetlerini ilkokuldan üniversiteye eğitimin ayrılmaz parçası kılarak cevap verdi.
İşsiz eğitimli gençlerden oluşturulan “acil durum öğretmenleri”, deneyimli öğretmenlerin yanında okullarda ders vermeye başladılar. Halktan gönüllü insanların katılımıyla kullanılmış, bozulmuş, kırılıp dökülmüş araç gereç onarıldı, okullar boyandı. İşsiz gençler için ‘Toplumsal İş Okulları’ kuruldu, bu okullardan mezun olanlar iş sahibi oldu. 1999’da nitelikli eğitim, sosyal adalet, ortak yurttaşlık kültürü için “Fikirler Savaşı” ilan edildi. Küba’nın ambargo altından belini doğrultarak “Özel Dönem”den çıkışı böylesine destansı bir eğitim mücadelesiyle sağlandı.
EĞİTİMİN YAPISI
Küba’da eğitim, okul öncesinden yetişkin eğitimine kadar tamamen ücretsiz ve devlet eliyle gerçekleştiriliyor ve şu kademelerden oluşuyor: 0- 5 yaş okul öncesi, 6 yıl 6- 11 yaş ilköğretim, 3 yıl 12- 14 yaş temel ortaöğretim birinci kademe, 3 yıl 15- 17 yaş ortaöğretim ikinci kademe (genel eğitim, meslek, sanat lisesi), 18 yaş sonrası lisan, yüksek lisans ve doktora eğitimi, örgün eğitimden sonra yetişkin eğitimi ve özel gereksinimlilerin eğitimi.
Okullaşmanın %100 olduğu okul öncesi eğitimi, çocuk yuvalarında, kreşlerde ve okul öncesi sınıflarında veriliyor. Doğa gözlemlerine, bilimsel etkinliklere ağırlık verilen okul öncesi eğitimine ek olarak 0-5 yaş çocukların ebeveynlerine de “Çocuğunu Eğit” programı uygulanıyor ve programa katılan veliler, öğretmenlerin rehberliğinde çocuklarının eğitmeni oluyorlar.
Yine okullaşma oranının %100 olduğu ilköğretim; dil ve matematik, toplum bilimlerinin temel kavramları ve estetik eğitimi ağırlıklı müfredatın uygulandığı 4 yıllık birinci dönem ile Küba tarihi ve coğrafyası, yurttaşlık eğitimi, yaşadığımız dünya, doğa bilimleri ile ilgili kazanımları içeren derslerin işlendiği 2 yıllık ikinci dönemden oluşuyor. Küba, bu aşamada öğretmen başına düşen 9 öğrenci sayısıyla dünyanın önde gelen ülkelerinden biri oluyor. Bu kademede laboratuvar uygulamaları, atölye, kütüphane, el sanatları, pratik işler, spor dalları, özel ilgi alanlarına dönük etkinlikler ders programlarının üçte birini oluşturuyor. Dinî ve özel öğretim kurumunun olmadığı ilköğretimin bu döneminde öğrenciler, iş içinde eğitim yaklaşımıyla üretim alanlarındaki işlere katılıyorlar.
12- 14 yaş grubunu kapsayan 3 yıllık temel (birinci) ortaöğretim kademesinde de okullaşmanın %100 olduğu görülüyor. Sanat gibi özel alanlar dışında temel derslerden sorumlu olan her bir öğretmen başına 15 öğrencinin düştüğü bu kademe, çocukların ergenlik yaşlarına denk geldiğinden eğitimlerinde özel bir hassasiyet gerekiyor. Bu nedenle her sınıfın sorumlu bir öğretmeni oluyor ve bu öğretmen görev süresinin %20’sini öğrencilerinin aileleriyle geçiriyor. Bu kademede edebiyat, tarih, matematik derslerinin yanında fizik, kimya, biyoloji gibi temel bilimler ile ikinci yabancı dil dersleri, görüş oluşturma ve tartışma etkinlikleri de ders programlarına ekleniyor.
Üç yıllık temel ortaöğretimden sonraki ikinci üç yıllık kademe zorunlu olmamasına karşın bu seviyede okullaşmanın %100’e yakın olduğu görülüyor. Ortaöğretimin bu ikinci kademesinde de ücretsiz eğitim alabilen öğrenciler isteklerine bağlı olarak ya genel (lise) ya meslekî teknik eğitim (meslek lisesi) ya da sanat (güzel sanatlar lisesi) üniversite öncesi ortaöğretim kurumlarına yöneliyorlar. İlk üç yıl işlenen temel eğitim konularından sonra, Küba’nın çalışan ve üreten eğitim politikasına uygun olarak öğrencilerin yarısına yakını meslekî teknik eğitime devam ediyor. Bu öğrenciler, okudukları dalların işletmelerinde haftada 20 saat meslekî uygulama yapıyor ve çalışmaları öğretmenler ve teknisyenlerce denetlenip değerlendiriliyor.
Öğrencilerin diğer yarısı ise tarım, biyoloji, beden eğitimi gibi alanları içeren ‘tıp bilimleri’; ekonomi, insan, toplum gibi alanları kapsayan ‘sosyal bilimler’; matematik ve doğa alanıyla ilgili ‘teknik bilimler’ ve ‘eğitim bilimleri’nde branşlaşıyor. Bu alanlarda aldıkları üç yıllık eğitimden sonra öğrenciler, ilgili alanlarda lisans eğitimi alabilmek için üniversiteye giriyorlar. Öğrenciler, kontenjanları ülkenin gereksinimlerine göre Yükseköğretim Bakanlığı’nca belirlenen üniversiteye anadil (İspanyolca), tarih ve matematik becerilerini ölçen merkezi bir sınav ile üniversitelerin yaptığı uzmanlık alanlarındaki becerilerine yönelik sınavın sonuçları, ortaöğretim başarılarıyla birlikte değerlendirilerek yerleştiriliyorlar.
Yükseköğretim kurumları, denklik içeren üniversiteler, yüksek politeknikler ve enstitülerden oluşuyor. Bu kurumlar 4-6 yıl arasında değişen lisans, 2 yıl yüksek lisans ve 4 yıl doktora programlarında eğitimi veriyor. Küba yükseköğretim düzeyinde vizyonunu “Modern, hümanistik, evrensel, bilimsel, teknolojik, yenilikçi, toplumla bütünleşmiş ve sürdürülebilir sosyalizme derinden bağlı bir üniversite modelini sürdürmek” olarak belirliyor.
Küba’da özel gereksinimli çocuklara 370 kadar okulda özel eğitim veriliyor ve bu okullarda öğretmen başına en çok 3 öğrenci düşüyor. Yetişkin eğitimleri ise Eğitim Bakanlığı’na bağlı İşçi- Çiftçi Okulları, İşçi- Çiftçi Fakülteleri, Dil Okulları ve belli bir iş için gerekli beceri eğitimi verilen kurslarda gerçekleşiyor. Her eğitim kademesinde yer alan sanat eğitimi ise okulları kültür ve sanat merkezleri haline getirme hedefiyle kurgulanıyor.
Sosyalist eğitimin bir başka ayrıcalığı, öğrencilerin okullarda örgütlenerek ülke yönetime katılmalarıdır. İlk ve orta okul öğrencileri Küba Öğrencileri Birliği’nde, ortaöğretim ikinci kademe öğrencileri Ortaöğretim Öğrencileri Federasyonu’nda, üniversite öğrencileri de Üniversite Öğrencileri Federasyonu’nda örgütleniyorlar. Öğrenciler bu örgütleri aracılığıyla okullarının günlük işleyişinde ve eğitimde karar mekanizmalarına katılıyorlar. Okul yemekleri, verilen ödevler, arkadaşlarının dersleri ve çeşitli sorunlar bu örgütlerde tartışılıyor, sosyal sorumluluk, çevre bilinci kampanyaları ve toplumsal çalışmalar öğrenci örgütlerinin ilgi alanlarını oluşturuyor.
Küba’da özel eğitim, okulöncesi, ilköğretim ve ortaöğretim düzeyindeki öğretmenlerin eğitimi 16 pedagoji enstitüsünde 5 yıl sürüyor ve öğretmen eğitimi programları kapsamında Marksist-Leninist felsefe, alan bilgisi, öğretmenlik meslek bilgisi derslerine ve öğretmenlik uygulamalarına yer veriliyor. Bu enstitülerde eğitim sisteminin sorunlarına yönelik problem çözme odaklı bir eğitim yaklaşımı uygulanıyor. Örneğin program süresince öğretmen adayları meslek yaşamlarında karşılaşabilecekleri problemlerle aşamalı bir karmaşıklık içeren bir dizi sorunla yüz yüze getiriliyor. Öğretmen yetiştiren yükseköğretim kurumlarında görev alacak öğretim elemanları, uygulamadan kopmamaları için eğitim verecekleri alanda en az 6-7 yıl öğretmenlik yapmış olanlardan seçiliyor. Bütün öğretmenler mesleklerinin ilk altı yılı boyunca zorunlu hizmet içi eğitim alıyorlar.
KÜÇÜK BİR IŞIK
Nereden bakarsak bakalım sosyalizmin yüz akı Küba, yarım yüzyıldır ambargo altında olmasına, ekonomik darboğazlarına ve kısıtlı imkânlarına karşın herkese eşit eğitim hakkı tanımakta ve bunu gerçekleştirmekte oldukça başarılı bir ülkedir ve bütün dünyada parmakla gösteriliyor. Ülkenin her köşesine ve toplumun her kesimine nitelikli ve her kademede ücretsiz eğitim hizmeti sunuyor. Eğitimin bütününde ve öğretmen yetiştirmede, uygulamaya, toplum ve birey yararına öncelik veriliyor. Özetle Küba, sosyalizmde ısrarı sayesinde eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanması konusunda tüm dünyaya örnek oluyor.
Kuşkusuz sosyalist ülkelerde eğitim sütliman ve sorunsuz değil. Emperyalizm dünya yüzünde var oldukça, yaydığı çürümeden her ülke olumsuz etkileniyor. O olumsuzluklar da başka bir yazının konusu olsun. Burada kapitalizmin karanlığını yırtmaya çalışan küçük bir ışık görüyor ve gösteriyoruz. Umutlu olmamıza o bile yetiyor!
_______________
Not: Küba’yla ilgili istatistiklerin bir kısmı MINED 2017’den aktaran Derya Ünlü’den (2018) ve Küba eğitim sisteminde Betül BALDAN’dan (2017) yararlandım. Her iki yazara teşekkür ederim.