Türkiye’nin içinde bulunduğu durum… Mevcut sistem içinde yaşadığımız krizden çıkış mümkün mü?
Bu konuda deterministik tarih anlayışından sıyrılmak gerekir. Yaşanan her krizi kapitalizmin kaçınılmaz sonu yaklaşan devrimi ve yükselen sosyalizmi müjdeler görmek bir çeşit kadercilik anlayışıdır. Sosyalizm ya da hakça bir düzen kurulacaksa bu toplumların bilinçli ve örgütlü çabalarıyla olabilir. Bu önemli görev tarihin tekerine yüklenemez.
2023 yılında yapılacak seçimlerinde Cumhur ve Millet ittifakları ile HDP dışında bir üçüncü ittifak oluşturulabilir mi?
Biz buna 3. İttifak demiyoruz. Atatürk ün 1930 da başlattığı demokrasi deneyimini korumak ve başarıya ulaştırmak için önerdiği adla ULUSAL BLOK diyoruz ve bunu seçeneklerden biri olarak değil, demokrasiyi totaliter eğilimlerden korumak için siyasal bir gereklilik hatta zorunluluk olarak görüyoruz
Bu projeyi aşağıdaki yazımda özetlemeye çalışmıştım. Atatürk ün çağdaşlık, ulusal birlik ve bağımsızlık, laiklik ve özgürlük ideallerine bağlı tüm HALKÇI – DEVRİMCİLER’e gündelik burulganlara kapılmadan önemi ve değeri her geçen gün daha iyi anlaşılan bu Atatürk Projesi’ni incelemeye ve irdelemeye çağırıyorum:
YENİ YOL: ULUSAL BLOK
ULUSAL BLOK Gazi Mustafa Kemal’in 1930’da çok partili yapıya geçerken demokrasinin altyapısı için ÖNGEREK olan başta laiklik olmak üzere CUMHURİYET DEVRİMLERİ için partiler arasında ulusal oydaşma sağlama projesinin adıdır. Ancak o denemede iktidardaki Cumhuriyet Halk Fırkası (CHF), muhalefete tahammül gösteremezken serbest Cumhuriyet fırkası (SCF) da muhalefeti ekonomik ve sosyal alanlarda yapılandıramadan laiklik karşıtı teokratik oluşumların yapılanmasını engelleyemeyerek kendini feshetmesi nedeniyle
ULUSAL BLOK yaşama geçemedi. Demokrasi denemesi yerleşemedi. 1945’te çok partili yaşama geçerken demokrasinin koruyucu kalkanı olacak ULUSAL BLOK oydaşma sağlanamadığından her iki büyük Parti (CHP ve DP) bugün olduğu gibi başta laiklikte olmak üzere temel Cumhuriyet devrimlerinden ve değerlerinden ödün verme yarışına girdiler. Bu hatalarda ısrar edilirse demokrasinin ruhuna hep beraber Fatiha okumuş oluruz.
Bu nedenle Kemal Beyin Millet İttifakı seçimi laikliği ve çağdaş yaşam değerlerinden feragat etme pahasına kazansa bile demokrasiye veda ederiz. O nedenle Öteki Kemal’in yani Gazi Mustafa Kemal’in 90 yıl önceki ULUSAL BLOK tasarımını ve yaklaşımını daha fazla gecikmeden yaşama geçirmenin yolunu bulmalıyız.
Bu konuda bütün arkadaşları fikir imecesine davet ediyoruz.
Büyük Kartacalı Komutan Anibal’ın dediği gibi en çıkmaz durumda bile, “YA YENİ BİR YOL BULACAĞIZ, YA YENİ BİR YOL YAPACAĞIZ!” sözü yolumuza ışık tutuyor.
Soru: Bu ittifak içinde kimler yer alabilir?
Bu oydaşma içinde, Cumhuriyet’in temel kazanımları olan ulusal kimlik ve birlik, baskıcı değil özgürlükçü laiklik, halk iradesi ve egemenliği ilkelerine bağlı ve saygılı her kişi, kuruluş ve topluluk yer alabilir
Bu ittifakın programı sizce neleri içermelidir?
Bu birlikteliğin programını kapsayan bir bildirgesi olmalıdır. Bu bildirgede başkanlık sistemi denilerek anti demokratik bir başbuğluk sistemini dayatan ve Türkiye’yi ittifak adıyla cephelere ayırmaya ve çatışmaya zorlayan yamuk yapılanmayı demokrasiyle değiştirecek bir SİYASAL REFORM PROJESİ olmalıdır. Bu proje “güçlendirilmiş parlamenter sistem” denilerek mevcut yamukluğu gidermekten çok pekiştirmeye yol açabilecek yapay çözümler yerine GEÇERLİ VE GERÇEKÇİ üç temel öğeden oluşmaktadır.
Bu reform projesini daha 31 Mart 2019 yerel seçimlerindeki ilk sınavında demokrasimiz açısından içerdiği tüm tehdit ve tehlikeler tüm çıplaklığı ile sırıttığından seçimin hemen ardındaki günlerde katıldığım iki tv izlencesinde gündeme getirdim. Sonraki aylarda bazı muhalefet partileri bu önerilerden bazılarını bölük pörçük söyleseler bile tutarlı bir bütünlük içinde kabul ve kamuoyuna Genel Başkan’ın ağzından açıkça ilan eden sadece Demokratik Sol Parti oldu. İttifak adıyla cephelere bölünmemiş başta Sosyalist Cumhuriyet Partisi olmak üzere birçok partinin, kuruluşun ve topluluğun bu reform projesini anlayıp destek sağlayacağını düşünüyorum.
Bu inançla DSP nin projeyi aynen benimseyen açıklamasını bir çağrı sayılması dileğiyle paylaşıyorum.
Ek:
DSP Genel Başkanı Aksakal’dan “demokrasi için siyasal reform” önerisi.
3 Temmuz 2019
31 Mart seçim süreci, Türkiye’nin apar topar sürüklendiği bir referandum sonucunda “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” denilerek oluşturulan Cumhurbaşkanı’nın hükmetme sisteminin ne kadar iğreti, ne kadar yetersiz ve ülke koşullarında ne kadar geçersiz olduğunu, siyasal yelpazenin hangi tarafında ve kanadında olursa olsun tüm yurttaşlarımıza en açık biçimde göstermiştir.
Öyle ki; sistemin en tepesine bütün yetkileri elinde toplayarak oturtulan Cumhurbaşkanı bile seçim gecesi yaptığı balkon konuşmasında bir reform gerekliliğinden söz etmek zorunda kalmıştır.Bizce kaçınılmaz bir zorunluluk durumuna gelen bu siyasal reform tasarımının üç temel unsuru vardır.
Birinci olarak; mevcut sistemin yasal zorunluluk olmadığı halde cumhurbaşkanının aynı zamanda partisinin genel başkanlığını geri alması, sistemi demokrasi olmaktan çıkaran ve başta kendisi olmak üzere hiç kimseye bir yarar sağlamadığı gibi, devlet ve toplum yapısına büyük hasarlar veren en zayıf halkasıdır. Bu nedenlerle Sayın Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı ile parti genel başkanlığı arasında ivedilikle bir tercih yapması çoğulcu demokrasinin ve son seçimlerde ortaya çıkan ulusal iradenin kaçınılamaz bir gereğidir.
İkinci olarak; Başkanlık sistemi getirme iddiası ile TBMM yetkilerinin olabildiğince budanması Türkiye Cumhuriyeti’nin bu temel kurumunu göstermelik hale düşürmüş, hatta 12 Eylül döneminin Danışma Meclisi’nden bile daha işlevsiz kılmıştır. Bu durumun sakıncaları sayılamayacak kadar çoktur. O nedenle parlamenter sisteme dönülmese bile Atatürk’ün tabiri ile Yüce Kamutay’ın, başta güvenoyu ve gensoru yetkileri ivedilikle ve öncelikle geri kazandırılmalıdır.
Üçüncü olarak; Başbakanlığın kaldırılması yalnız Cumhuriyet tarihi açısından değil bütün Türk tarihi açısından devlet geleneğimizi harap eden çok vahim bir hata olmuştur. Ulusal kültürümüze ilk Türkçe yazıtları kazandıran bilge Tonyukuk’tan, Selçuklu Vezir-i Azamı Nizamülmülk’e, Osmanlı’nın en mutlakiyetçi dönemlerinde bile üç padişah devrine damgasını vurmuş olan Sokullu’dan, adeta paralel bir hanedan oluşturan Köprülü’ler gibi sadrazamlara dek Başbakanlık bin beş yüz yıla varan devlet geleneğimizin temel taşlarından biridir.
Bu kurumun kaldırılması ve bakanlıkların siyasal varlıkları olmayan müsteşarlıklar haline gelmesi yıllardır yakınılan bürokratik oligarşinin doruğa çıkmasına yol açmıştır. Fiili hükümetsizlik ortamından bir an önce kurtulmak için Başbakanlık Kurumu ivedilikle ihya edilmelidir.
Demokratik Sol Parti olarak, yanlış dizayn edilen ve kısa sürede tıkanarak hantallığı ve işlevsizliği ortaya çıkan yeni siyasal sistemde, zorunluluğu en tepedeki sorumlusu tarafından da idrak, itiraf ve ifade edilen reform gereksinimini bu üç temel öneriyle yaşama geçirmenin yararlarına ülkemizin birliği, dirliği ve çocuklarımızın geleceği açısından içtenlikle inanmaktadır.